elimle tutmalı, gözümle görmeliyim
avucumun içinde olmalı bu kocaman şehir
pencerelerinde kızıl biber asılı ahşap evler
gökyüzü elmas gibi pırıltılı
gözlerim mıhlı her köşede
her an akşam havası
göklerin uçsuz bucaksız renginden beslenen
çocuk sesleri duyuyorum
seslenebilseydim
bir işitenim olurdu belki
gecenin sihirli eli değince gözlerime
fırtınalar puslu hatıralar savurur
anbe an önümde uçsuz bucaksız bozkırlar
varlık ötesi boyutun haşmetinden korkarım
heyecanın bin bir çeşidine müptela
unutulması gereken ne varsa
çok çabuk geçti yıllar
aslında birlikte büyüdük
bir çok şeyi öğrendik
daha önce hiç görmediğimiz dramları
trajedinin en acıklısını
komedyanın bol alkışlısını
her tarafta birkaç sima
bir yığın resim
güneşin çığlık bastığı
karanlığın çıldırdığı
bir yerdeyim ...
yalnızlığın sessiz, karanlık ve soğuk kozasına kendini hapseden insan
neleri kaybettiğini görse
o kozayı yırtıp, bir an önce oradan çıkmak isterdi herhalde
hala yalnızlığı derin şekilde yaşıyoruz
etrafımıza ördüğümüz kalın duvarlar öyle girift ki
titriyor ellerim,
titriyor ayaklarım,
titriyorum..
çok hastayım …çok
titriyor ellerim,
titriyor bedenim
titriyorum..
çok hastayım …çok
hastalığım parçalara bölünüp çoğalıyor
yok olmaya yüz tutmuş alaturka hayaller kurmuştum
deniz ve martılar desem de hepsi bir düştü aslında
üşüyen yıldızlardan saçlarına taktığım taçlar .
kelebeklere vurgun gül bahçelerinde
bir ateş yakmıştım mevsimler boyu
oysa her şey gözümün önünde cereyan etmişti
ne kadar da safmışım
gün doğmuş, ay batmış, yıldızlar parlamış hiç umursamadım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!