her adım başı yeni bir yol
her çarpışı ayaklarımın moloz taşlara
yüreğim sızım sızım
daha da güçleştiriyor nefes almamı
sağrımdaki sancılar
belki bir diken
nafile mi bu misal-i cennet yaşanmış
ne kadar düşler varsa, hepsi amade
hayal aleminin tüm serüvenleri
bilinen aşk masallarının bile çoğundan değişik
yürekleri eriten intizarları öyle sırlara müptela ki
zevkleri ,geçen tüm zamanlara bedel
bir ev düşünün
gün yüzü görmemiş
oturulmamış yatılmamış
hırlar kapıları
saçaklarından damlar
şıp şıp şıp
bir ev düşünün
gün yüzü görmemiş
oturulmamış yatılmamış
sırıtır ve hırlar kapıları
saçaklarından damlar
umurumuzda değildi kaldırımların loş ışıkları
birde rüzgarın babacan uğultusu
ben anlattım o dinledi
o anlattı ben seyrettim
inin cinin terk etiği caddelerde
yettik koca şehre bir tek ikimiz
acılar
insanın benlik kabuğunu kıran yağmurlara benzer
acılar
tenimize değen tohumlar gibi
hiç bu kadar yakın olmamıştık
böylesine uzun bakışmamış, nefes nefese durmamıştık
büyüsü uzun, tılsımı hoş cümlelerle konuşmamıştık
hızır vakti o kadar uzak değil bizden
karanlığı aydınlatan mum gibi dalgalanıyor duygularımız
bir söğüt dalına bağlanmış salınıp dururum hep
her akşamüstü düşleri süsleyen o ay ışığı altında
bir imkan sunulmuş ezelden
sonrası hamlıktan yanmaya uzanan
ben kendimi acılara sürgün etmişim
beni düşman tarafında duranlardan sayın
saf sıtmalara tutulanlar arasına
bir saklı sızıyım belam çoktur
canavar yanımı çok belli etmem
Her nabız vuruşunda ıstırap sancıları
Bir uğultu saltanat kurmuş beynimde
En beteri istihza dolu kahkahaları
Nefretin her türü her çeşidi
Ruhumun her zerresine galebe çalar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!