Ruhumun tül perdeli penceresinden
Kudüs’e her gün yeniden âşık oluyorum.
Bir gün Kudüs,
Diğer gün Kudüs,
Ertesi gün yine Kudüs oluyor bu aşkın adı.
Her adım, her kalp atışı,
insan bazen tek başına
tek başına giyinip süslenip sokağa çıkan benim kadar
sabahlara dek sokaklarda dolaşmam kadar
boğucu ve sisli bir havanın eşliğinde
kırılgan umutlarla birlikte
parke taşlarının gıcırtısıyla
içimde rengi değişir kaç bahar mevsiminin
yağmuru olmayan bulutlar dökülür birer birer
yanan meğer kuru bir aşk imiş
meğer külü savrulan beyhude bir sevda ...
içimde bir sahra,
dostça bir selam veririz birbirimize.
arada iğneli bir iki laf sokuşturduğumuz olur...
ben ona unutulmaz çocukluk anılarından söz ederim
o da çektikleri mide ağrılarından dolayı umutsuzluğunu anlatır
ayaklarımızın altında hışırdayan kuru sonbahar yapraklarına basa basa
şarkı söylüyor kalbimin yorulmaz sancısı
mevsimlere sırtını yaslamış bir rüzgar gibi
aynı bedende bir can olmanın sırrını fısıldıyor
denizi ve göğü taşıran
yeryüzünü ötelere ilikleyen güç
meçhul bir geminin meçhul bir denize açılması gibi
bir vahşinin öç alma saatini beklediği gibi beklerim
nar-ı aşkına boyanırım sineme saplanan velveleyle
tohum toprak altında nasıl yeniden doğuyorsa öyle
cümle alem bir hasret türküsü nasıl söylüyorsa
aşkla yan sen de
bir kandil gibi ey gönül
yağmur yüklü bulutlar gibi
seni sırılsıklam ıslatsın düşen ateş damlaları
sevmek bir sır
ceplerimde insanlar
ellerim cebimde,
kanıyor parmaklarım
gecenin tam ortası
ne anlamı var ki zamanın
devam ettikçe yol
her şey
yolda oldukça aşılır
çoban yıldızıdır bazen yol gösteren
nihayetinde
efkarımı dağıtacak,
sen manzaralı bir pencere arıyorum şimdi
uzak dağların ardından
silah sesleri ve ölüm çığlıklarını değil
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!