ey beyaz mendilli çocuk
sen ey saçları yaz güneşi gibi yalım yalım
kara gözlü
sen ey
selahattin kılıcıyla havaları yaran yağız atlı
cehennem gibi yüreğindeki öfke
ey zakir
zikret içindekileri
hikmet pınarlarına mazhar
ademin çamurundan nasıl yoğrulduğunu
maruz kalınan meşakkatleri
feyizler saçar gönül dergahına
gül kokusu yayılır fecrin renklerinden
ilahi güzelliklerin akislerinden nağmeler
miraca kanat olur yer gök arası
tevhit ile sarsılır felekler
onunla ulaşır arşa melekler
ağaçsız tepeler
ışıksız kerpiç evler
filan şehrin uzak bir dağ köyünde
fakir bir köylüydü
bir elma ağacının altında oturup
her şeye pervasızca göğüs geriyor gözlerim
karmaşık mücadelenin kaderine ilişkin bir uyku
önsezilerimi onursuz kılan karanlık
en çetin iradeleri bile parçalıyor
geçtikleri yollara beyaz taşlar bırakan
bize bahşedilen hakiki güzellikleri bir bilebilsek
gerçek anlamda düşünme gücümüzü kullanabilsek
o sayede kendi varlığımızı tamıtamına tanıyacak
bu yüzden tatacağımız lezzete de doyamayacağız
bazen hastalanıyoruz ,keyfimiz olmuyor
bir rüya görelim
önce yumalım gözlerimizi
uyuyalım, uyuyalım…
ruhumuzdaki bütün kinler,
nefretler, düşmanlıklar
arınıp gidesiye kadar uyuyalım…
Hasretinden yüreğimin yangınlara dönüştüğü sevgili
Sana düşkünlüğüm arzuları tutuşturan ateş misali
Seni övmek mi ,ayıplara amade beşer sözlerle
Belki şefaatine vesile ismin ,
günah deryasında şu acizin
Lal dudaklının kurtuluşuna çare belki de bir teselli
sabah ezanı okundu
Rahmanla konuşmanın vakti şimdi
camı açıp güneşi içeri alma anı şimdi
şahsiyetimin bütün girinti ve çıkıntılarına
canlı hayatın seslerini
tüm şehri bütünüyle
içimizde bambaşka bir his
bambaşka bir heyecan
akşam yemeğinden sonra gecenin saatleri başlar
yürürüz gecenin bir arka sokağında gizlice
sabaha değin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!