güneş kanat çırpıyor
sırtında ekim gecesinin ayazı
topraktan hala ocak kokusu geliyor
sabahın karanlığı ne kadar suskun
kana köpüğe bulanmış
bir kibrit ateşiyle ürperecek nice isyanlar gördüm
istırap uçurumlarına yuvarlanmış nar ile yeksanlar gördüm
gözlerinden kıvılcımlar çıkan mahşeri izdihamlar gördüm
defalarca azapla irkilen başı göğe ermiş nice sultanlar gördüm
baştan ayağa şuursuzluğa gark olmuş beyhude vicdanlar gördüm
öyle değil midir gerçekten
üstelik sadece yapraklar mı uçar sonbaharda
şehirlerde uçup gider o koca cüsseleriyle
yalçın dağlarda
ıssız çöller
denizlerde
ilk harfinden tanırım yalnızlığı
ilk nefesinden fark ederim kim olduğunu
keyifsiz bir ortamda akşam yemeği yeriz önce
sonra gecesi başlar menzilli ötelere doğru
sevişiriz gecenin bir arka sokağında gizlice
zihin yatağından akan sırların var
mesela
mutlu değilsin
anlatmakta güçlük çektiğin bir şeyler mevcut
çoğu zaman konuşmaya bile çekindiğin
gecelerden bir geceydi
gittikçe saldırganlaşmıştı çöken karanlık
taş kesmişti gölgeler yol boyunca
köyün patikalarını aydınlatıyordu bir kaç ışık
zihnimiz allak bullak
sabahlar çekip gitti eşkalsiz bilip yüreğimden
amansız bir eşkıya yürüyüp gitti varoşlarından
yağmurun yağışına ne çok alıştım her defasında
yitikliği kadar eskiydi içimdeki bitmek bilmeyen savaş
gün bitti
ince yorgunluğu kaldı ayrılıkların
mevzubahis yolculuksa
menziller vardır
kıvrımlı, sapaklı, tümsekli
yolcu yükümlü
amaç mukaddes
dün gece
sadece sessizlik vardı
ay yok
yıldızlar yoktu
ne kadar karanlıktı
yoksun işte kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi
şu an saatin kaç olduğu önemli değil
sessizliğin çemberinde milyonlarca ses kesilmiş çünkü
şahit olduğum ayaklanmalar dingin bir nehrin akışına koşuyor
bir dahaki gece yolculuğuna dek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!