bir öykü işte
ne budalalık var içinde
ne de divanelik
aklımda külrengi kaputlarım
barut dumanları
silah sesleri
bir yanında sokağın
bir yanında düşlerin
bir kez daha içinde yol alıyorsun akşamın
bir daha asla gidemeyeceğini bildiğin halde
gidiyorsun
“La ilahe illallah Muhammedün resulüllah”
elest bezminde bizden söz almıştın
Sen bizim Rabbimizsin demiştik
Sen’in ortağın, eşin ve benzerin yok demiştik
bazen San’a verdiğimiz sözü unuttuk
üçüncü mevsim
aylardan eylül
günlerin yedincisi
daha doğmamış düşlerimi toplasan diyorum
öylesine ağlayan bir çocuğun ellerinden
yağmurda dağılan sesimi sevsen diyorum
cennet kokulu bir bebek gördüm
gazze’nin gözyaşlarında
göğsünde koca bir çınarla
uyuyordu
akıyor gün tortusu
yamaçlardan aşağı iz bırakıp
en son yıllardan kalan aralıklardan
damla damla
akıyor gün tortusu
yamaçlardan aşağı iz bırakıp
en son yıllardan kalan aralıklardan
damla damla
çarmıha gerilmiş en saf fikirlerim
her gün yeniktir insan
ya bir doğruyu hak ettiği kadar yapamamış
ya da Rabbin huzurunda bir yanlışa bulaşmış
bazen noksan bir düşünceyi yaparken
bazen kötü bir sözle
bazen de en hafifinden hatalı bir hareketle
kalbimin omuzlarındaki yükü taşımaktan
İçinde boğulmak istediğim bir huzura susadım
geçecek sandım
geçmedi
senelerce
yaşıyorum
o güzel DOĞU ŞEHİRLERİNİN beni sarıp sarmalayışını .
gecelerinde bile doya doya gezinebildiğim benim dediğim sokakları,
ışıl ışıl bir aydınlık yüzü vardı EVLERİN bana gülümseyen
sen DOĞULUMUSUN ? derlerdi de




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!