bir aşkın yangınlarına mahkum etmişim kendimi
sonu gelmez alevlerinin ardına
sevdalarına sürgün etmişim kalbimi
delik deşik ,lime lime paramparça
iliklere işleyen bir ateşin
ela gözlüm
unuttuğum yanımı hatırlat bana
daha çok zihne yeniden yansıyan
uyutulan rüyalara al beni
ela gözlüm
akla yürüyen bir kaç ihtimal
çakılmış mığ gibi
tıpkı göğün içinde ölü mavi bulut gibi
seriyor ,yayıyor, döşüyor duygularımı
kimine bir, kimine üç, kimine beş
oysa sonsuzdu
desenlerin en hüzünlü rengiyle
acıların yüzünde beliren tebessümleriyle
yarın bir kervan yola çıkacak
oyası ateşle işlenen gergeflerin çırpındığı
delicesine zamanların insanları
acı şelalesinden rahmet serpecek çevre çevre
yıldızlar kayar aheste yorgun ve argın
mor kırmızı bir nehir süzülür çok uzak diyarlara
orman, güneş yangını içinde
dili olsa da terennüm etse ümitlerini
ilkbahar masumiyetinde gün batımı kızıllığı
en olmadık hayallere tutsak
elimle ördüğüm nice konforlu kodeslerim var
kimileri sağımda ,kimileri solumda
yıllarca savaşmaktan yorgunum
mum gibi zemine düşer parçalanırım
ne suların sihirli şırıltısı ne de şarkıların tatlı sesi
umut salıncaklarındaki huzurlu uykular
alabildiğine maviliklerde uçuşur bulutsu sevinçler gibi pupa yelken
çoban ateşlerine koşar zifiri karanlık gecelerde
derbeder ömürler bölünür orta yerinden .
heyecanların tenhalarından eylül akşamları döner de
baygın gecelerin öte yakasında
nefes kesen bir güzellikte parlayan şehir
ışıltılı beyaz binaları güneş ışınları altında
içinde güneşten daha fazla aydınlık içeren
kutsallığı onaylanmış bir cennetten çıkma
toz pembe bir renkte
günahkar bir kadının anadan üryan bedeni gibi
yıldızlar dökülür gökten
her gece
bir göğün göğsünde
çırpınıp durur yağmurun sesi
sessizce yaşarım seni
en güzel suretinle
hey oğul
oğul, atanın sırrıdır
iki gözünün biridir
devletli oğul çıksa
okluğunun okudur
oğlu olan ak otağ
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!