insan hiç yenilmez mi
ben zaten hiç güzelliklere kolay varmanın
bir yolu olduğuna inanmam…
ve bir de yenilmeden zafer elde edilebileceğine
insanın hiç yenik düşmeden
sürekli galip gelebileceğine ikna olmam
kim bilir
hangi limana uğramış seyr ü seferlerin
hangi gönül şehrinin gök katlarını hangi renge boyamış
kim bilir
sonsuzluğun içinde
deniz mavisinin akışkanlığında derinlik arayarak
kaf …ha ..ya …ayın…sin…aşkına
siz ey, evvelce kömür karasında yalan
sonra gönül yarasında parlayanlar
siz zambak zambak...
binlerce hu nağmesi gizli her nefeste
saklı lütufların tecellileriyle tüter farklı bir büyü
Allah’a davet eden o ilahi sesler
o mübarek nağmeler her mahalle dağılır
inleyen gönüllerde nurani bir içtenlik
sıcacık demli bir çaydın
lokmalar kopardığım simidimdin
gün doğumuydun
güneşin ilk ışıklarıyla indiği yerde
öylesine bir keyiftin
ölümle amansız vuruşan kahramanlar
kah devasa rüzgarla doldurdular yelkenlerini
kah bir duvar kağıdına çakılı kaldı gözbebekleri
hayalsiz ve emelsiz yaşlanan çiğdemler anlattı
kış gecelerinde yere düşen karların hikayesini
ıslanıyor saatlerin on ikisi
yırtılmış bir mektubun üzerindeki adresten
incecik limon dilimi gibi fincanımın içine bırakıyorum seni
karşımda duruyorsun öylece
aklıma vurup düşüyorsun
*
denizin kıyısında gri bulutlu bir yaz günü
gürül gürül yağmur yağıyor
en az üç saat aralıksız
ismin gelince dilimin ucuna,
kalbime bir sevinç, elime,ayağıma tatlı bir telaş takılırdı
henüz ortada sen yokken
ismini anarken bile lakin sınırlıydı kelimeler
sen susunca
yağmur kuşları lal kesilirdi…
bir gün düşersem yollarına İstanbulun
bil ki seni sorarım caddelerine
kaldırımlarında seni ararım
delicesine daldığımda sokaklarına
her bir evin önünde seni görürüm




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!