savurur peşimiz sıra kader
yanmış yanmaktan köz kesilmiş
fersudeleşmiş en nadide duyguları
şişeler içinde bırakılan mektuplar gibiyiz
ebede hiç durmadan akan bir akarsuya bırakılmış
bütün bedenim bir çam dalı gibi çıtırdayarak
yanmaya razıydı
aşk adına
göze aldığım ateş bunun yanında hiç
cehenneme düşmedim
cehennem içimdeydi
yanık yanık söylenen bir türküdür
“almanya acı vatan”
anadolunun civanmert yiğitleri yıllar önce
boyuna posuna, kaslarına ve dişlerine bakılarak
tutmuşlardı gurbetin yolunu
şehrin merkezinden uzak bir küçük köyde
buzdan bir ışık kulesi gibiydi ay
kış ortasında yıldız dolu,
berrak bir yaz gecesi gibi
saatin gece yarısını çoktan geçtiği düşünülecek olursa
ateş böcekleri eksik sadece
gecenin ahir vaktinde öyle bir nur parıldadı ki
mekke sokakları paha biçilmez cevhere dönüştü
son peygamberin ayak izleriyle kutsandı koca şehir
nefes nefese vahşiliğe ayarlı zaman
müşrik denilen çölde
hayat acılarını takdim eder bazen
önüne set çekilmemiş seller gibi teşrif buyururlar
dibine fazla inilmez bir çok şeyler gibi
acılar da kuyuya benzer
içlerinde boğuluruz
soğuktur yüzler aynanın orta noktasında
ölmüş gibi uyur yüreğinin derinlerinde birileri
doğar başka hülyalarda sevinçten titreyerek
sevebilen her ruh kendi bedeninde
her şey yarı gövdelerine kadar kristal
mutluluk vadeden yollar var önümüzde
büyüsü sarıp sarmalar bizi
tozpembe bulutların üzerinde
kaderlerine terk edilmiş gibiyiz zeynep
bu yüzden işte yalancı umutlar
yaprak üşümüş..
elma dalından düşmüş
masal ışıldağından şaşaalı sahneler
mest eyleyen parıltılar savrulmuş eylülden ekime
yağmur taramış saçlarını gecelerce
yaprak üşümüş...
elma dalından düşmüş…
her şey turuncu
masal ışıldağından şaşaalı sahneler
mest eyleyen parıltılar savrulmuş eylülden ekime
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!