çoğu zaman
bir kırlangıç rüzgarı anımsarım
yüksek duvarlı avluların terli duvarlarında
alnımın hikmetli kader çizgisini aşarak
sükuta uğrayan
uykusuz gecelerde
pusludur yüzü gecenin
yıldızları
sönerlerken bir-bir
yüreğin sıkışır cenderede
ne kadar hayal varsa içinde
kırar kapılarını fırlar dışarı
bir istasyonda unutulmuş ucu yanık mendil gibi
unutulmuş menkıbeler bırakıyorum her köşede
tren camından bir kentin görünümü kadar sımsıcak
karanlığın en koyulaştığı zamanlarda her şey darmadağın
gök, güneş, denizler yer değiştiriyor
hevesin bin bir rengine müptela hayatlarımız
bin bir arzu var yüreklerde
ezelden ebede akıp giden zamanın
her rengine
ayrı desenler çizilmiş
sıkılıyorum şu sıralar
için için bir bostan korkuluğuna dönüşen
menşei olmayan bir kaygım var
mütemadiyen yaptığım hataları da hesaba katarsak
yalan bile olsa hayata şerh düştüğüm
umut deryasında
sıkılıyorum şu sıralar
menşei olmayan bir kaygım var
soluduğum her hava ters yüz
işte, kan lekeleri gibi kızıl böğürtlenler masanın üzerinde
kızıl lambanın gölgesi duvarda izler yaratıyor
geçmişi...
birer hatıra mahfazası gibi severiz
onlarında canları vardır
sessiz bir hayatla yaşarlar
umduğumuz
rüya gördüğümüz
geçmişi...
birer hatıra mahfazası gibi severiz
onlarında canları vardır
sessiz bir hayatla yaşarlar
umduğumuz
rüya gördüğümüz
çok yorucu
anlatılırken , mana verirken, ifade ederken
konuştururken bir hicranın vaveylasını
içerisinden yürek sızısını çıkarıp harflerle bezemek
lezzete dönüştürmek
pek zor
güneşin guruba meylettiği akşam vaktidir
bir mahfuz nurun aksı ruhumu doldurmakta
bir zaman bakarım öylece semaya doğru
ey güzel peri, masallardan çıkıp gel artık
çektiğim hicran azabından,sararıp solmaktayım




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!