umut salıncaklarındaki huzurlu uykular
alabildiğine maviliklerde uçuşur bulutsu sevinçler gibi pupa yelken
çoban ateşlerine koşar zifiri karanlık gecelerde
derbeder ömürler bölünür orta yerinden .
heyecanların tenhalarından eylül akşamları döner de
baygın gecelerin öte yakasında
nefes kesen bir güzellikte parlayan şehir
ışıltılı beyaz binaları güneş ışınları altında
içinde güneşten daha fazla aydınlık içeren
kutsallığı onaylanmış bir cennetten çıkma
toz pembe bir renkte
günahkar bir kadının anadan üryan bedeni gibi
yıldızlar dökülür gökten
her gece
bir göğün göğsünde
çırpınıp durur yağmurun sesi
sessizce yaşarım seni
en güzel suretinle
hey oğul
oğul, atanın sırrıdır
iki gözünün biridir
devletli oğul çıksa
okluğunun okudur
oğlu olan ak otağ
anlatılana kulak vermekle başlar aslında tüm zenginlikler
dinlemek, kulağımızın erişebileceği en büyük hazinelerden biridir belki de
güzeli, iyiyi, yaşanmışı, yaşanmamışı, olmuşu, olmamışı…
her özlü konuşmayı bir yaşanmışlık
bir hikaye
ömrümün bu mevsiminde sana sıkça yazmak
seni sıkça yoklamak isterim evlat
her zaman olmuyor bu
kimi dönemlerde içime çekilmek
hemen her akşam
bana bakan kahverengi gözlerine
her şeyi olduğu gibi söylemeyi denedim
kaç kez
dedim mi
demedim mi
hey sokağın ucundaki kırık camlı evler
hey evleri kuşatan yoksulluk
hey gecenin içinden kayıp savrulan sessizlik
hey kutlu yalnızlıklar
göklerde ayaza kesen karanlıklar
elbet bir çift ölüm de sizin için
bir rüzgarın sesini duyarım, bir de pınarların
gözleri kocaman bir göğüm ben
her akşam gözlerimden billur damlaları dökerim
sevgiler yeşersin diye
ben ki hala kardelenim, menekşeyim
siz hiç nefesinizi tutmayı denediniz mi
kaç saniye kaç dakika
veyahut dalıp da suyun dibine
boğulmamak için nefesinizi tuttunuz mu hiç
birde, ısrarla birinin sizi nefessiz bıraktığını düşünün.
kim bilir kaç kişi şu an nefessiz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!