hasretinden yüreğimin yangınlara dönüştüğü sevgili
sana düşkünlüğüm arzuları tutuşturan ateş misali
lal dudaklının kurtuluşuna çare belki de bir teselli
gül kokun pak eder gönlümü mahrum bırakma beni
yetim kaldı düşlerine girdiğim soğuk Medine geceleri
ey gökyüzünden tılsımlar döküp parlayan güneş
aydınlığı ile karanlıkları yakıp yandıran ışık
şimdi ateşinle ham duygularımı etkile de
bir alevinle şu katı kalbim binlerce tutuşsun
kurtulsun mahzenlerindeki gölgeler
ne zamanım
ne de becerim
tasarladıklarımı bütünüyle gerçekleştirmeme elvermiyor
hayallerim
umutlarım bambaşka
öyle bakmalı aynaya insan
hoşça bakmalı zatına
sır dökülür, perde kalkar, kapanır kapılar ağyara
işte o zaman sormalı
tıpkı ibrahim gibi
ateşi görür gibi
ateşin söndürülmesi için istekte bulunmaz
bilir ki ibrahim’in sınavı olduğu kadar
şehirler ister istemez insafsızca öğütüyor insanı
görüp tanımadan nice güzellikler
saygı sevgi komşuluk sıcak dostluklar
beton yığınları arasına gömülüyor
göğe çıkayım derken boşluğa iniyorsun
Dünyanın tüm gürültüsüne,
yol boyu radyoda tıngırdayan
bağlamanın sesi de karıştı.
Ve duydum sandım,
toprağın ezgisini
hareketsiz kalır düşler
yüreği yaralı güvercin gibi
inzivaya çekilir yarım yamalak birkaç duygu
gece yağmuru zamanları
“benim sadık yarım kara topraktır”
insan ve sadık yarı kara toprak
ikisi birbirlerine hayat bahşeder
ilk önce toprak insana can verir
sonra insan toprağa
baştan aşağıya dolaşır bedenimi bir ürperti
hülyalar çoraklaşır içimde
büyüleyici bir dolunay gecesinde
yorgun düşer umutlarım
günahlar zihnimin yüklenemeyeceği cinsten




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!