gözler hep aynı manzaralara alışınca
sakin bir derviş gibi geçer yıllarım
anladım ki ilk yolculuk içte olmalı
uzak gözüken menziller ne kadar yakınmış meğer
badirelerle dolu ne yürüyüşler bitti
saçlarımda ki beyazlığı hesaba katmazsak eğer
neydi o sarsılış
ne demeye geliyordu
kalbi göklere açıktı
sessizliğin yatağında usulca akan sözleri
bir açılış
insana anlaşıldığını söylemek içindi
alemlerin Rabbinin seslenişi
insana yalnız olmadığını
çaresiz kalmadığını hatırlatmak için
insana, Rabbinin umudu olduğunu bildirmek için
pir aşkına yar aşkına
alevler vücudun tamamını örtünceye kadar
taşa toprağa, oduna tahtaya, çula çaputa değinceye kadar
dervişlere özgü harlı ateşle yanmaya devam..
hüzün sesine boğulan derviş
her gün aynı yolundan geçmemize rağmen
aşkın adresini tarif etmek o kadar zor ki,
kah acıdan soğuk terlerini
kah kahredici titremelerini
gizli güçlerinin bileşenlerini birbirinden ayırıp
dokunabilmek imkansız tutkularına
mendebur saatlerde
gemileri yakmaya hevesli olanlara ithafen
yaktım denizleri
dallara yazmalar bağlamakla,
göğe dilek salmakla olacak iş mi bu hiç?
savurur peşimiz sıra kader
yanmış yanmaktan köz kesilmiş
fersudeleşmiş en nadide aşk duygularını
şişeler içinde bırakılan mektuplar gibi
ebede hiç durmadan akan bir akarsuya bırakır
duygularım tarumar
sevgine muhtacım
duy kalbimin sesini
hep senden bahsediyor eleni
ben hep o bildiğin adresteyim
zamanın yerle yeksan ettiği
aşk dokununca kapanır gönül kafesim ölür mimoza
yağmurlar nisanlara taşısın aşkımın gizemlerini
sokaklar sevdalarımın eşkiyalıklarına gark olsun
sırrı tutulamamış rüyaların girdabından
erguvan kokuları arasında
sana senin şehrini sunardım ellerimle
infilak ederdi sessizliğim
sana söylerdim hayalimdeki seni
çok daha zor olanı
seni sana anlatırdım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!