efkarımı dağıtacak,
sen manzaralı bir pencere arıyorum şimdi
uzak dağların ardından
silah sesleri ve ölüm çığlıklarını değil
lodos fırtınası karadenizle boğuşurken
sahile gidip gelirken
azgın koyu mavi dalgalar …
iki gün iki gece
bir eşi de göklere düğümlenirken
ve önümde gidemediğim kadar sensizlik
geceler sus
şehir sus
ben sus
ve önümde gidemediğim kadar sensizlik
geceler sus
şehir sus
ben sus
bilsen
içinde kaybolduğum bir kodestir gözlerin
oradan umutlar toplayıp kalbime atacağım
uçup duran karlar düşerken
bakışlarında sığınacak yer arayacak
zemheri soğuğunda üşüyen
saçlarına üşüşen her kar tanesi
bu akşam
yere göğe sığdıramadığım sen yoksun
duygularımız yok
kinlerimiz, nefretlerimiz, aşklarımız, sevgilerimiz yok
vakit akşam
ben ne söylesem faydasız
el ayak çekilip rüzgar kesilince
akıp gidiyor her şey uzak diyarlara doğru
hiç ardına bakmadan
dörtnala eyersiz üzengisiz
kafamı çatlatan düşüncelerden eser yok
hiç duymadığım bir hafiflik içindeyim
sanki ağırlık kanununun dışında
kanatlarım olsa uçabilirim
yer ile gök arasında geçmişin dehlizlerinde
iğde çiçekleri açar güneşin değdiği her yer
göklerden son cemre diye atılmış
ay ışığısın sevdalı gecelerimin
sinemde eflatun bir hüzün
gün batımlarına vurur bakışların
her akşam hep yüreğimde batarsın
yitik kentler gibi sahipsiz ve de yalnızım
kaldırın beni düştüğüm yerden
kirlenmeden içimin kar beyazı
gri şafaklara öylece bırakın beni
serin üstüme gerçekleşmeyen hayallerimi
ürperen bir yaprağı öperken dalından seher yeli




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!