ışıltılı ahşap evlerin pencereleri
güneşten aydınlık
ömürden bir nafaka
timsali cennet
köy görüntüleri
geceler sığındığı zaman o efsunlu köyümüze
ağaçlarından fışkırır bize benzeyen çehreler
fısıldanır yaşamın tılsımı bütün yapraklara birden
çocukluğumuza üflenir masmavi ümitlerimiz
bir köylü olarak büyümenin
kıymeti daha da artıyor gözümde bu devasa şehirde
öpüyorum ellerinden büyüklerimin
kocaman yüreklerinden
bugünlerde biraz efkarlıyım
nedense bu sabah içimde tuhaf bir istek var,
kopup gitmek istiyorum uzaklara,
uzakların gizem dolu hallerine
geçmişten gelen her ağaç dalı gölgesine
cümleler geziniyor beynimin kalıntıları arasında
gözlerimden damlıyor bir garip hüzün
topluyorum kimsenin göremediği yalnız bana bırakılan yarınları
akşamın kara örtüsü
yanan lambalar
pencerelerden taşan ışıklar
gecenin karanlığına karışıyordu
gökteki yıldızlar
belki sevgililer için tutulan bir acı yastı
yağmur yağmur belaya başını tutmaktı
ateş ateş denizlere kendini atmaktı
tuz kadar mübarek
ekmekçe azizdi
toprakleyin bereket
yangın
kıvılcımlar her tarafa sirayet ediyor
yakıyor alevleniyor
kabuslar içinde geçiyor zaman
birbirine girift hisler, garip ihtimaller
yakıldı ateşe koşan pervanelerim
kül olacağından habersiz, sarhoşça
alevden uçurumlara uçan kelebeklerim
yüreğimi kuşanarak içimdeki ateşe koşuyorum
karanlıkta kalmış saatler çalmakta hala
avuçlarında menekşe mavisi çiçekler açar
aşk kokar zamanın tüm parçacıkları
ay ışığı umutlar indirir öteki göklerden
aydınlık…bir elif miktarı
aşk miktarınca iki yürek
eriyen hayat içinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!