ama ben en çok baharın son günlerini severim
vuslat ninnileri söyler sabaha kadar çoban yıldızı
gece yarısından az sonra hilalin başını dizlerine almış
kaç kez , kaç defa tarar saçlarını
sıyrılıp yükselir sislerden göklere bin bir rüya bin bir hayal
istanbul bir altın külçesi
bütün tabiat bütün insanlar adeta efsunlu
her şey bu mukaddesliğin takdisine uğramış
dev gölgeler arasından doğar güneş
sen artık cümlelerle hatta kelimelerle oyalanıyorsun
düşünce derinliği
tefekkür arıyorsun
göze çarpanlar her neyse
masal falan değil
belki gerçeğin masalla örtülüşü
kaşları çatık düşünceler salınıp salınıp duruyor
akşama zaman taşıyan bir çocuk dolanıyor etrafta
açarak ilahi kitabın son sayfasını
sorgusuzca
dokuzuncu satırından bırakıyor boşluğa
bir çift karanfil yangını
bazen ıslak ve serin bir sonbahar sabahına uyanılır
etraf sessizdir
yakut başakların içinde titredi
hüthütler havalandı
kimi sisten kimi esintiden kimi korkudan
gökten sicim sicim indi
değdi ağaçların bedenine belini sardı defalarca
dut yapraklarından kıvrım kıvrım toprağa kaydı usulca su
üstümde bir hal var
ne kitap okuyabiliyorum
ne de canım bir şey yapmak istiyor
canım şiir yazmak istiyor
susuyor gri gölgeler
sokak köşelerinden sesler duyuyorum
yitik zamanlara kelepçeleniyorum
içimde gayzını ifşa etmeye duran cehennemler... fokurduyor
hüznün en koyu ağıtını çalıyor rüzgar
kanatıyor up-uzun ıstırapları
kırkikindi yağmurları başlamadan
ihtilaller patlamadan
her neyse
göz pınarına düşen
yanaktan süzülen
kana tere karışan
bazen ışıklı beyaz bir top gibiydi ay
bazen un kurabiyesine benziyordu şekli
gülümseyen bir yüz oluyordu bazen
işi gücü beni takip etmekti
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!