Gönlümün sesini,
Dinliyorum!
Kesik kesik çalıyor.
Ayarımı bozuk bilmiyorum.
Gönlümden gelen,
Ne bir çoçuk sesi,
Yıldızları salıncak yapsam da sana,
Yüksek dağlardan su getirsem de,
Aşkım sana en başından imkansızdı,
Dünyayı versem de sana inanmazdın.
Adını gökteki bulutlara yazsam da,
Sonsuzluk yazan kalemine,
Başımızı koyup da eğemedik.
Sadece payımıza düşeni aldık,
Kaderden kalanı göremedik.
Ağladıkça biz sana ezildik.
Doğmak, niyetimize bağlı kılınmamışken,
Yaşama saikiyle bağlanırız biz hayata.
Düşüncesizce söylediğimiz onca sözün,
Esiri olur, biz dünyadan da nefret ederiz.
Bedeli ödenmeden kazanılan ne varsa,
Avuçlarımızda iz bırakmadan kaybolup gider.
Hele başıma aklarım düşsün,
Ben kendimi bilirim diyordun.
Bak işte geldin yetmiş yaşına,
Ayakların sana yabancıymış!
Yokuz dediler de inanamadın!
Hani her şeyi biliyordun sen,
İkimizde aynıyız,
Et ve tırnaktanız.
Kavuşunca çoşar,
Ayrılınca ağlarız.
İkimizde farklıyız.
Kalbimde sürgün veren yalnız güzel çiçeğim,
Kalbimde büyüttün seni kalbimde bitireceğim.
Ben yalnız kalplerdeyim diyordu ya, yaradan,
Ne mutlu bana, seni emanet edip gideceğim.
Üzülme, darılma, bana gücenme sakın ne olur,
İkimize değmeyen güneşler, İnşallah seni bulur.
Beyaz gelinliğini hiç giymemişti ömrüm,
Mateminin siyah elbisesine bürünmüştü.
Geldiğinde, tüm hayalleri turab olmuştu.
Oysa umut ederek beklemişti seni her an.
Gönlüm tüm çarelerini sende ararken,
İçimde biriktirdiğim,
Hüzünler az geliyor,
Yetmiyormuş gibi,
Hüzünlerimin üstüne,
Zaman kaybetmeden,
Yeni hüzünler ekleniyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!