İyi, iyi olana,
Güzel, güzel olana,
Zengin, zengin olana
Fakir, fakir olana,
Az, az olana,
Çok, çok olana,
Yıldızları salıncak yapsam da sana,
Yüksek dağlardan su getirsem de,
Aşkım sana en başından imkansızdı,
Dünyayı versem de sana inanmazdın.
Adını gökteki bulutlara yazsam da,
Kış geliyor korkmayasın
Pencerene kar yağacak,
Soban sımsıcak yanacak
Üstünde su kaynayacak
Kış geliyor korkmayasın
Masumduk biz,
Sonsuzluk,
Bize bir elma
Olarak,
Sunulana dek.
Ve alıştık biz,
İnsanlık dedikleri şey bu kadar mı ucuz?
Çıkar ve menfaat için biçilmeye hazır tarla.
Hakettiği değer, menfaat için savaş mı?
Elinde, demirden çok soğuk bir keleş,
Emri verenler insan mı değil, ateş, ateş,
Barut kokar, cesetlerde ölüm çiçekleri.
Umarsızca,
Atılan bir taş,
Değince,
Canımızı acıtır.
Ateş,
Dokunduğumuzda,
Hele başıma aklarım düşsün,
Ben kendimi bilirim diyordun.
Bak işte geldin yetmiş yaşına,
Ayakların sana yabancıymış!
Yokuz dediler de inanamadın!
Hani her şeyi biliyordun sen,
İkimizde aynıyız,
Et ve tırnaktanız.
Kavuşunca çoşar,
Ayrılınca ağlarız.
İkimizde farklıyız.
Sonsuzluk yazan kalemine,
Başımızı koyup da eğemedik.
Sadece payımıza düşeni aldık,
Kaderden kalanı göremedik.
Ağladıkça biz sana ezildik.
Doğmak, niyetimize bağlı kılınmamışken,
Yaşama saikiyle bağlanırız biz hayata.
Düşüncesizce söylediğimiz onca sözün,
Esiri olur, biz dünyadan da nefret ederiz.
Bedeli ödenmeden kazanılan ne varsa,
Avuçlarımızda iz bırakmadan kaybolup gider.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!