Evet-
sen, dünyanın çatlağından sızardın
bir bakışla;
harfler geri çekilirken,
sessizlik yerle bir olurdu sen geçerken.
Bir gülüşün-
Bir hayal değil,
karanlıkta yankılanan bir hışırtı
sessizce...
Sözcükleri değil,
susmuş cümleleri
kerpiç evler
miras gibi taşır suskunluğu
duvarlar, önceden seçilmiş yoksunluğun
çatlak aynalarıdır
yazgı değil,
unutulmuş bir kararın yankısıdır odalar
Senden önceki her şeyi
bir gece rüzgârı alsa
alfabeyi, yolları, hatta adımı…
unutmuşum gibi farzet.
Yeniden başlasam sana.
Parmak uçlarımda
Bir çiçek açtı önce
içinde suskun bir sevinçle
adı yoktu belki
her kalpte çoktan filizlenmişti o
kiraz dallarından bir şarkı sarktı
Unuttun mu, ne kadar güçlü bir çocuktun?
Dizlerin yarayla dolsa da, yıldızlar topladın gökyüzünden,
Avuçlarına doldurdun, tavana astın, geceyi inatla aydınlattın.
Seni fazlalık sanan seslere inat,
Yalnızlığını yorgan gibi sardın,
bir oda:
göz kapıda, kucaklayan el
ihanetin gölgesini bekler
dua sanır düşen parıltıyı
kapı aralanır
el yoktur
Kızdım
indim arabadan
bir taşı
pıt diye attım akıntıya
sen orada
Yokluk
duvarlara usulca yazılmıştı.
Ama sen,
ışığını kaybetmemiştin.
Sevincin
Duvarın unuttuğu çatlaktan
ışığa yürüdün
adı anılmadan
toprağın kalbine sarıldın
köklerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!