Bir bıçaksın ki gönlümün başköşesinde saplı
Bir bıçaksın ki elmas ağızlı pırlanta saplı.
Belli belirsiz sızın var bağrımı dağlar durur
Bağrımda çöreklenmiş sıra sıra dağlar durur.
Geçmedi bu hastalık
Geçmek bilmedi…
Doktor çaresiz,
Tedavi yetersiz…
Sensizlik teşhisi koydu doktorlar,
Tencerene bir kapak,
Sabahına tan, şafak,
Saçlarına tel tarak,
Olamadım gitti.
Bardağında serin su,
Ey rüzgarlar rüzgarlar
Delisi, divanesi
Gül kokulusu
Bülbül nefeslisi
Sam yeli kadar kuru
Çam yeli kadar sislisi
Hani kara toprak
Yağmur damlasını sever ya,
Yaprak güneşi,
Koyun kuzusunu,
Seni öyle severim…
Saatler, zaman yakmakta motorlarında,
Bir bir eriterek mekanları tik taklarında,
Üstelik, de her geçen gün daha da hızlanıyor
Artık, güz karışık biraz, baharın sabahalrında
Güneşin potasında azaldı sıcaklık,
Gece başlayıca
Karanlığa üzülmek niye?
Elbet bitecek o gece
Yepyeni bir sabahı getirerek hem de...
Kederleri hissetmeye başlayınca
Ey sabah rüzgârı
Selam söyle yârime,
Yarelerim çok azdı,
Merhem olsun
Yazma sarsın yareme.
Çaresiz dertlerim var,
Kervanım yürürken yolda,
Kuduz itler hırlaşıyor sağda solda.
Kötülerin naraları
Dağları taşları sararken
Bir sinek vızıltısı gibi gelse de
Bir kadın için
Ne iş yapar diye sordular
Sanatçıdır dedim.
Şaşırdılar,
Hiç öyle bir hali yoktu.
Elleri nasırlı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!