Gönül bahçem sis içinde.
Şiir kalemde ağlar,
Türkü dilimde ağlar!
Darmadağın olmuş yol ezgilerim,
Dermansız bir his içine dalmışım.
Sessizliğin ilacıdır
Konuşkandır, şakacıdır;
Evimizin baş tacıdır,
Neşe katar benim oğlum.
Israr eder, çok çabalar,
Nebi Hüseyin’in Mahmut derlerdi,
Çok iyi adamdı gitti rahmetli.
Esmer alnı helal için terlerdi,
Çok iyi adamdı, gitti rahmetli.
Coğayip yolunda bahçesi güllü,
En olmadık zamanda beni güldürdün yine;
Güvere’nin neşesi, bizim Hanife Nine…
Eski köy evlerinde, avlunun köşesinde;
Tuvalet bulunurdu ağacın gölgesinde…
Halit Demirtaş Amca, yetmiş sekiz yaşında,
Güler yüzlü, sevecen, muhabbet telaşında…
Güvere ahalisi onu sever ve dinler;
Güldürür insanları, mizahla geçer günler!
Bin dokuz yüz kırklarda, tam da kıtlık zamanı,
Yoksulluktan, açlıktan halkın çıkarken canı;
Erdemli’nin en yakın köyü olan Çiriş’te,
Bir ibretlik hadise, insanlık hali işte!
İki kardeşten biri, gurbeti ele almış;
Karısı Cennet ise, kayın evinde kalmış…
Şöyle bir araştırdım, neler vardı geçmişte;
Alaca ilçesinde, bin dokuz yüz yetmişte;
Çaykara’dan göç etme, meşhur, Laz Hoca vardı.
Bakkaldı, adı Mehmet; ne bulursa satardı…
Ana merkez dışında yok elektrik ağı;
Şubatın yirmisiydi;
Şair dostlarımın toplandığı bir mekanda;
Salim Kanat, Durdu Şahin, ve ben...
Kararlaştırmıştık önceden.
Şiir terennümleri, sohbetler yapmak için,
Bir araya gelmiştik,
Üç beş adam gezerken, güzel bir çay boyunda;
O suyun etrafında çocuklarsa oyunda…
Cemre düşmüş havaya, nisan, mayıs ayları;
Bu mevsimde kar suyu coşturur ya çayları;
Seksen beş sene evvel, “Güvere’nin Göncü’sü”
İbretlik ve destansı sevdaların öncüsü!
“Göncü Hasan” genç iken, âşıkmış bir güzele;
Güzel de boş değilmiş, varın anlayın hele!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!