Şiirden geçmeyen hayatlar
Boğazında düğümlü sözcüklerle göçerler...
Asi bulutlar tependen tırnağına akar
Uzak dursan da neylersin ki
Fikirler boydan boya karanlığa tohum ekmiş
Tut ki ayrı dünyalardan esmiş bu rüzgar
Tut ki güneş unutmuş başaklara yüz sürmeyi
Şimdi orada olmak vardı,
Dört nala kanat açan
Yağız atların terine karışıp,
Yalnızçam'dan, Gölebert'e nal sesleriyle...
Ilgar Dağı'na uzanıp,
Kura Nehri'nden akmak vardı.
İnceden inceye yağıyor üstüme beyazdan bir örtü
Gecelerce üşüdüğüm sızılardayım
Ne yıldızlar
Ne toprak
Ne makber
Ne kefen dindirmedi bu derin ağrıyı Anne
Şimdi susmak zamanı
Son adımındayız artık baharın
Eski bir plaktan çalan şarkı gibi hayat:
''Dönülmez akşamın ufkundayız şimdi ''
Taş kesili ruhlara inat
Nasıl geçerse geçsin umarsızlığında
Biz ki siyah beyaz filmlerin
Renkli düşlerinde yoğrulmuş nesillerdik
Bilmezdik öyle yalanı,dolanı...
İyinin yanında olur,
Kötünün karşısında arslan kesilirdik...
Her hikayeyi kendimiz yaşarmış gibi sahiplenir
Bir sokak hüznü çöker
Ansızın içime;
Batar durur derinlere...
Köşe başında
Ait olmadığı yerden kovulan
Kedi gibi ürkek...mahsun!
İçimde çırpınır durur hüzünler
Kanat açtıkça kuşlar ...
Sarıya bürünmüş her yer
Göç mevsimidir sanırım
Yol açmış yine gökyüzü
İçimden geçen en uzun ve imkansız yol sensin
Nice dağlar devrildi gönlümde
Nice sözleri devşirdim içimde
Nice fedaları göğsümde erittim de
Bir tek bakışın işgal ettiği anlama söz geçiremedim.
Belki de sırf bu yüzden
Bir gün beni ararsan
İmgelere sargın mısralara sor
Sözcükler arasında saklı bir dil var orada
Gözlerimden süzülen ıslak harflerden oku
Takvim tanımaz günler içinde
Kış ortasında erik çiçeği açan dallardayım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!