Şimdi diyorum
hangi mısranın satırına sığınsam da
gök mavi, toprak yemyeşil olsa.
Mevsim ayaza yüz tutmuş sanatla sarsa da
Yanık bir türkünün
Mızraptan akan nağmesi gibi belalı
İçimde çırpınır durur hüzünler
Kanat açtıkça kuşlar ...
Sarıya bürünmüş her yer
Göç mevsimidir sanırım
Yol açmış yine gökyüzü
İçimden geçen en uzun ve imkansız yol sensin
Nice dağlar devrildi gönlümde
Nice sözleri devşirdim içimde
Nice fedaları göğsümde erittim de
Bir tek bakışın işgal ettiği anlama söz geçiremedim.
Belki de sırf bu yüzden
Bir gün beni ararsan
İmgelere sargın mısralara sor
Sözcükler arasında saklı bir dil var orada
Gözlerimden süzülen ıslak harflerden oku
Takvim tanımaz günler içinde
Kış ortasında erik çiçeği açan dallardayım
Dilimde ağır bir türkü dolanır
Söylesem sözüm yanar
Sussam içim kor alev
Tutuşur içimde ziyan olmuş yıllar
Kime ne söylesem
Kime sussam
Suskun bir gül kokusu değer tenime
Buruk hüzünle eser içimin mahzenlerinde
Ruh ikizim olsa bu kadar dokunur
Aynı çarkta bilenir mi ki
Ayrı yerde tomurcuk veren iki can
Bir bedende buluşup
Belki de bir akşamüstü
Fikrime saklı ümitlerle
Günbatımlarının son vedasında
Ve sen
Derin bir sızının saplanışında
Ansızın geleceksin.
Mevsimine göre mi değişir tadında yaşamak ?
Bahçelerde kiraz çiçeği,
Nehirler yağmur seli olunca mı coşar
sevgiler de ?
Oysa bilirdik ki koşulsuz tek değer sevmekmiş.
Mevsimsiz, beklentisiz sarılmakmış da,
Takvimlere endekslidir kimi hayatlar !
Nefes almandaki süre
Attığın adımların sayısı
Mutluluk günleri
O yaprak yaprak akan
Zamanın içindedir
Bir hırçın sis gölgesinde akıyor zaman
Kendi ördüğümüz duvarlarla
Çelik bir zırha bürünmüş hayat
Uzaklardan el sallayarak bahara
Kuş seslerine
Börtü böceğe yasaklı yerlerden kulak kabartarak




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!