Ezgiler dinliyorum gecede
yarı kendim yarı onlar.
Sözcükler salınıyor içimde,
tınılar ayrı bir zaman.
Pınarların şırıltısını ve
sıcacık bir sevgiyi
Ülkem, sevincim, mutsuzluğum,
kanımda gezinen sarhoşluğum.
Vatanımın sınırlarını bekleyen yiğit,
insan insan dolaşan başıboşluğum.
Mesafelerde imkanım; yüreğime
işleyen anlam akınları. Yükümü
Emek vermeden aşk mı olur,
seni sürükleyen sana yar mı.
Önemsemen, önemsenmen,
dar gününde el veren, tutkuyla
sökenden daha can olur.
Ürettiğin, paylaştığın, anladığın
Yarınlara nasıl yönelirim..?
geçmiş sinsi bir yara.
Anılar sel gibi sürükler,
götürür bugünüm de ne varsa.
Bilinç nasıl direnir, taşkında
kaybolmuşsa. Geçmiş geleceğe
Menzilin zamanın
derinlikleri olsa,
yükselen burcundan
uzak diyarlar dökülür.
O yıldızlar birer birer
kararsa, sözlerin
Nasıl da kaldık bayırın kenarında,
nefesimiz yetmedi bundan sonra.
Dönüşüp, değişirken, hep aynı.
Aşklarımız çözüm olmadı, olmasaydı
belki de, gezinmek devamlı.
Ölgün damlalar da birikse,
yüreğin yadsır tekrar eden
vuruşları beyninde. Ama,
yansız, yönsüz, aykırı
direnci kırılır; artık
sular akar derinden
Ayrı düşmüşsün şehrinden,
boş tenekeler gibi yuvarlanarak.
Sıla gözlerinde bir çağrı,
çevrense yaban nesneler bütün.
Kopup gelen bu çığ utancın;
bekle yüreğinde ağır yükün.
Vazgeç de nasıl olursa olsun,
asıldığın ipler zaten çürük.
Kurduğun yapılar köksüz,
boşlukta yer alır saltanatın.
Neme lazım değil hayat tabii,
keyifli günler de olacak.
Her zaman erkensin,
çoğu zaman geç.
İkilik cehennemin,
istersen birini seç,
yazgın değişmez.
Bir garip boğuntudur
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...