Gelişme kapısı açık bırakılmasaydı,
bu çukur daha da büyürdü.
Çağdan çağa iletilen ulaşmasaydı,
insanlar birbirinin boğazında ölürdü.
Bütün kapıları açık bırakın, sonsuzluk
Irak sürgünler yurdumdur.
Belirsiz sürelere uzanır geleceğim.
Ve benim sebepsiz öksüzlüğüm
ağlar yol boyunca, iklimler değişirken.
Artar yalnızlığım günbatımında.
Çevreleyen ufkun musikisi avutmasa,
Yürüdüğün yollarda,
bıraktığın izlerde.
Çektiğin üzüntüde,
bütün hücrelerine
yansıyan sevinçte,
ortak bir bayrak gibi
Aklımla çılgınlığım arasına
kurduğum salıncak. Hem
heyecan hem merak.
Her şeyi bilsen ne olacak.
Sallandık çocuklar gibi,
Bir tanım altında güven bulduk,
o tanıma önce biz uymadık.
Sen başka bir şey anladın,
ben başka, biraz da sıkılmıştık.
Benim böylesi işime geldi, senin öylesi,
bizi böyle tanımlayın dedik, güvenliydi.
Hiç birini sevindirdin mi,
gözleri parlarken, çayını
yudumlayıp, hayat böyle
bir şey olmalı ki, zevk
alalım diyerek.
Tanrım, nerde hata yaptın,
bunca acı; değer miydi..?
Günlerimiz ateşin içinden
geçer, sonra gelin buraya.
Ama, bir kelebek konar duvara
hepsini unuturuz, bahar gelir
Madem ki dilimin içinde varsın,
bir gün tarih sahnesine de çıkarsın.
Şimdi görünmüyorsun diye
görmezden gelmem, anlamadan
tepinmem. Açılıp da gülümsesen,
bahar gelir, tamam derim.
Bir heykelin kusursuz bedeninden
yansıyan sevinç, sakatlanır
düşüncenin aksak ritmiyle.
Artık sen farklı, şekil farklı,
biçim içinde görünen canlı,
nesneden alacaklı. Dağılır
Biz ona tutunmuştuk,
umudumuz, amacımızdı.
meğer ne çürükmüş,
bitmeyen sancımızdı.
El ele tutuşup, atıldık hayata,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...