Bunca yalnız kalabalık
yürek burkuyor, yollarda
ya da toplantılarda.
Dinlemeyen kulaklar,
gülen yüzler, coşkun
ifadeler, siyah bir aynaya
Irak sürgünler yurdumdur.
Belirsiz sürelere uzanır geleceğim.
Ve benim sebepsiz öksüzlüğüm
ağlar yol boyunca, iklimler değişirken.
Artar yalnızlığım günbatımında.
Çevreleyen ufkun musikisi avutmasa,
Yürüdüğün yollarda,
bıraktığın izlerde.
Çektiğin üzüntüde,
bütün hücrelerine
yansıyan sevinçte,
ortak bir bayrak gibi
Bir tanım altında güven bulduk,
o tanıma önce biz uymadık.
Sen başka bir şey anladın,
ben başka, biraz da sıkılmıştık.
Benim böylesi işime geldi, senin öylesi,
bizi böyle tanımlayın dedik, güvenliydi.
Aklımla çılgınlığım arasına
kurduğum salıncak. Hem
heyecan hem merak.
Her şeyi bilsen ne olacak.
Sallandık çocuklar gibi,
Hiç birini sevindirdin mi,
gözleri parlarken, çayını
yudumlayıp, hayat böyle
bir şey olmalı ki, zevk
alalım diyerek.
Biz ona tutunmuştuk,
umudumuz, amacımızdı.
meğer ne çürükmüş,
bitmeyen sancımızdı.
El ele tutuşup, atıldık hayata,
Madem ki dilimin içinde varsın,
bir gün tarih sahnesine de çıkarsın.
Şimdi görünmüyorsun diye
görmezden gelmem, anlamadan
tepinmem. Açılıp da gülümsesen,
bahar gelir, tamam derim.
Tanrım, nerde hata yaptın,
bunca acı; değer miydi..?
Günlerimiz ateşin içinden
geçer, sonra gelin buraya.
Ama, bir kelebek konar duvara
hepsini unuturuz, bahar gelir
Ne kadar da güçlü
önemsiz deyip
kenara koyduğum.
İçimden çağıldayan,
etkisiyle boğulduğum.
Onlarla insan olup,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...