Ölgün damlalar da birikse,
yüreğin yadsır tekrar eden
vuruşları beyninde. Ama,
yansız, yönsüz, aykırı
direnci kırılır; artık
sular akar derinden
Ben sana böyle mi yap dedim der birisi,
diğeri dinlemez sanki kime ne.
Uygun kanalı kendin bul, sızlanma boşuna,
yarım kalmışsın işte; yineleme öykünü.
Her sabah, her gece mırıldanırım,
Bir yaşam bağışlanmış,
çevresinde dolanırız.
Öykülerle, şiirlerle, yeri
gelir türkülerle, gece gündüz
anlatırız. Bulduğumuz inci, mercan
hep zaten varmış.
Ilık ılık esen yel,
gönlü boşluğa salsın.
Unutulsun güneşler,
yeryüzü size kalsın.
Yokluk da hayat bulsun,
duyular şaha kalksın.
Bütün dile gelmelerim,
bedenimden yansıyanlar,
geri geldi insanlardan.
Sıkı bir tokat gibi.
Ne ben öyle söylemiştim,
ne onların anlayacak
İplik iplik çözülür müphem,
ney ile girilince zamana.
Toplanır duyular, coşar
tınılar, susar bellek,
çiçekler içe dönerek açar.
Zamansızlık kaplar açıklığı,
Kimseye ait değilmiş gibi
yaşadığın hayatın içinde,
kopuk kopuk parçaların,
sancıların solup gider
tuhaf iklimlerde.
Kapanmışım sessizliğe ağlıyorum.
Titreyen bir an'ın peşindeyim;
bulamıyorum. Yorgun atlar koşuyor
ovalarımda, sesler karışıyor, göremiyorum.
Haykırıyor yüreğim, berraklığın çekişinde.
Alındım mı huzura, bilemiyorum.
Yılgın kanatların taşıyamazsa artık
gövdeni, bakarsın karanlık dehlizlerine,
boşluğun. Söz sarmaşıkları arasında
bir görev gibi benimsediğin yarın
tutkusu nerden alır alevlerini ve taşır
uzak parıltıların sönük görüntülerini.
Tanrım, niçin bu sıkıntı
diye ağlasam mı gecede.
Titreyen tellerimi koparsam,
ses de gelmese. Ve kime
gitsem diner bu sonsuz
çekilme.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...