Hep 'gibi' yaptığımız bu bozuk yapı,
kuran hayatı, sihir, tamammış.
Elden gelmeyenle bunalıp,
görünene yaslanmış.
Unutulup zincirin bu halkası,
Düşünceden damıttığın zevk,
gözünü gönlünü açsın.
İçine düştüğün çukurdan
biraz böyle çıkarsın.
Ah, bu zevk, mümkün olsa da
bütün insanlara ulaşsın.
Nasıl algılarsanız,
gerçek o şekli alır.
Özü değişmez ama,
sizde öyle barınır.
Bir olanı bozar
gerçeği herkesin.
Ah, bir görsen, oyalanma,
umut bir kez daha yitmiş.
Böyle daha güçlüsün, yazıklanma,
hiçbir şey istemediğin dünya,
kendini teslim etmiş.
Gecedir yardım eden,
Farkı farkettiren ürkek
bir kuşu bile incitirim
diye kaygı çekendir.
Çeşit çeşit varoluşta,
kurban gidendir.
Kıyılar boşalmış, insansız, metruk.
Gezinirim amaçsız, yersiz kaygılarım.
Uğultusu rüzgarın kulaklarımda;
ne yapsam huzursuz.
Bir tuhaf alaca kaplar ortalığı,
Sonra sayı olur tek tek insanlar,
çerçeve dolmaz, kalırsın boş ve çıplak.
Eğer bu hayatsa tepe tepe kullan.
Bir de böylesi var, taa derinde senden
arta senden öte, tam ihtiyacı karşılamasa da
Uzandığın dallardan gecede,
billur şarkılar dökülse.
Sakın toplama yerden,
hep böyle sürse.
Kıvrım kıvrım, karmakarış seslerin,
Hiç gün ışığına kulak
verdiniz mi, neler söyler,
şaşırtır. Eski bir masaldan
dem vurur, güler, güldürür.
Şarkılar mırıldanır, ağaçlara
sarılır, pencerenin camına
Tanrım, neden insanlar
ulaşamaz birbirine.
Anlamak hep yetersiz,
bir de şu acele.
Kavramlar uzak bir
boşlukta bulutlar gibi,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...