Dostlar arasında mutlu geçmiş bir gün,
iliklerime kadar sarar. Sanki dört koldan bahar,
kanıma ışık salar. Gün nerde biter, gece nerde
başlar, böyle günlerde unuturuz.
Daraltan sınırlar ansızın kalkar, sevinçle
devinir yürek; içinde genişleyen halkalar.
İşte herşeyin mümkün olduğu
kapalı kapılar ardında kayıpsın sanki.
Sımsıkı perdelerden sızan
öpücüklerin kelebek olduğu.
Vücud soğuk ve beyaz
Dile gelmeyen alandaysan eğer,
ve söz de bırakıp gitmişse,
otur düşün bütün bunlar neye değer.
Bir alacanın ortasında çullanan
düşünceler ve boğuntu silkeler,
o izlenemeyen izler nereye gider.
Ah, o görünmez fırtınalara eğilip bakan
karanlık burçlardan ses verip, yarın
toplardı dingin atların yelelerinde,
kızıl avuntuyu saklayan, susmuş, ama,
çok konuşkan.
Üstünde gezindiğim kanılarım,
altımdan zemini çalmış. Giderek
batmışım, ısrarım boynuma dolanmış.
Toplam hareketin içinde bir masalmışım,
gözüm geç açılmış, şimdi ne yapsam
zemin eski zemin değil, belirsiz yarına kalmış.
Bir tavır, nadir görülen hakiki erdemi
andıran, sevinç kokulu yüzünden yansıyan,
ilgisiz, uzaklık çağrıştıran, hüzne yakın,
ama olmayan, bir tavır, bahtsız hayatımıza
anlam taşıyan, gözlerin, saçların eşlik ettiği,
ya da duruş, susarken konuşan, konuşurken
Gel gönlümde gezin adım adım,
gördüğün duyarsız filizleri kopar bir bir.
Sen çağrıldığım ülkenin suskun çığlığı,
unut yazdan kalan sıcaklığı, soğukta
dirilen beynimin uçurumları köprü kurar
bugünden yarına ki ölüm kadar sancılı ve kör.
Ne kadar bunaldığımdır tenha,
sığındığım belleğim. Sağanak
yağmurdur ve yemişleri sonsuzun.
Kapıdan sabah uğurlayan, akşam
karşılayan. Kendimle karşılaşmam,
sonra unutmam. Kalın izler bırakan
Yel savurur da varlığı, kendine bağlar,
yardımsız, ordan oraya, sonra bir
çağrı gibi, aydınlık oyunları tekrar.
Dönüş kadar gizemli, kayıp vatanın
sınırları belirir, öksüz çırpınışlar,
katmerli bir aralık sunar.
Durmuş da ne olmuş duyarsızca,
güneş de ansızın solmuş hoyratça.
Anlatmayın artık şu hayatı, kısık
gözlerde seyreden katarları.
Dursa ne olurmuş, diner mi
tükenmez çığlıkları.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...