Bir esinti dolanmamışsa varlık zincirine, siz o rüzgarı ne
yapacaksınız, kalan kendinizle, dağılıp gitmişse, işte toplamak, kurucu zeminde başlayıp, yayılır ötelere, gene gelir oralardan, sen ben ilişkilerinde, ben seninle kurarım gönencimi, sen ben de kaybolunca, anlarsın kendini.
Sen kendini benle düşün, bensiz kaldığında bile,
ben olurum gene, benliğine yerleşen umudun gelişinde,
bir havanın nefese dönüşen sesinde, bildik olanı açan
keskin duyuşun ivmesine, en dip ve yüksek, bir ve beraberce, olmaklığın görüntüsüz ikliminde, susup
unuttuğun bir bir elinde, gör de anla, açık bir anlatımın
müziğinde duyulmaz olan, gözeneklerinde sen verdikçe,
Kısa kavrayışların ölümcül tuzağında,
bir de kavrayanların kötü niyeti olmasa;
eksik kalanı başkası tamamlasa.
Açılırdı kilitli duran, ortada kalmazdık.
Hayır böyle olmuyor, doğruyu
göstermek de yetmiyor; izleyen de yok.
İnce bir sevişmenin ortasında, sevgi
zulmeder, artan uyum yetmez, tel tel
dağılan saçların destan olmalı, rüzgar
gibi esen bütün sesler bir olmuş,
daha, belirsiz ayrıntıyı över.
Ne kadar doluysa gönlün, yırtılacak
Muhteşem bir kadınsın güzelim.
Beyazlığın doyumsuz, pürüzsüz
gerdanından iner, göğüslerinde
dururum. Böylesine coşkuyu,
bildik evrende zor bulurum.
Kasıklarından doğan aslında ölüm.
Öz kendine geliştir, kendin öz de bitiş, kulak, ses, bir arada, duyularla özdeş, ses girer zamandan, terkediş
bir le can, kurtulur yavan, kimlikte bir, buluş bulunuşu
öper, dudaklar alevde söner. Söylemek mümkün olur,
ama sözler sözleri emer, ortada kalan yoğun sis, birbirini örten sessiz, karanlık bir hücrede dönen, kalan gidişe uygun, uygunluk temel de söner, kara bir gün ayılmaz, böyle bir rüzgar, uzaklaşıp kaybolmaz.
Garip seslerle havalandı kuşlar,
bir işaret mi ilettiğin, ben yiterken
kahreden zamanın pençesinde.
Burdan nereye gitsem, diner
çaresizliğim.
Bu temassızlık yakacak canları,
bakıp da görmeyen gözler.
Kayan yıldızlar gibi gecede,
acelemiz de kaybolup giden.
günün doğası belki, insanı
yoran eşya oluş, bunca sızlarken
Kayıplarımız önümüze çıkar.
Biz isteyelim yeter ki
gözyaşlarımızdan akar.
Kavgalarımız olmuş, kırılmışızdır
bazen. Ama, anılarımızın sağlam
zeminidir onlar. Sevgimiz tersyüz olmuştur,
Gün dokusunda dolaşan, bir damlada
yükselen hayat, ezen bir rüzgara savrulurdu,
kendini unut, belki yeniden kurulurdu, bitse de
umut, yola koyulurdu, sabah gelen ışığı bulurdu.
Unut, ona sokulurdu, azıcık söz yanardı gün boyu,
sesler arasından hayat, dokunurdu. Çirkinleşirse
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...