Dolanırdım yeryüzünü ayrıntılarda,
bunu hiç bilmezdiniz, gizil bir keyfin
bulanıklığında, çılgınım nasılsa, belki
anlamazdınız bu karanlık sahneyi,
tekrar oynanır zamanında, acele
etmeseniz, gelecek ağrısı bir yanında,
Ya gelirdin koşaradım, ya da
fırlatır dağın tepesinden, kayıtlarda
yok adım, insanım. Aşır da engellerden
bir güneşe duralım, gözler kamaşmış,
bir geleceğin avucunda, çoktan şaşmış.
Bu serüven nerde biter, bilsek başka
Yol döner geri, eski çağların
dinmeyen sızısında öğreniriz
tükenmeyeni, unutulmaz bir
şarkının izleri, sakinleşir,
aykırı düşmüş ruhun tepkileri,
sessizce bağış, onaylanır ve
Hiç gerçekliğiniz olmayacak mıydı,
uykulu gezinen varlığın nerde açılır,
ve tamam olurdu, bir söz yangınından
kurtarılmış ganimetler ağır bir yük,
atın bütün yükleri, tüy kadar hafif günler
anlamayla gelir, sonra bir akıntı tutulmaz,
Ah, nasıl boşandım
yağmur gibi.
Değen su mudur..?
Bu uçuşan binlerce kuş
kime susuştur..?
Kokladığım güller,
Çok uzaklardan bakarız birbirimize,
senin acından kime ne, çok anlamak
istesek bile, bizim elimize batmadı ki çile.
Ne vaktimiz var size, ne de derdimiz öyle.
Bir iki hayıflanma yeter bile, bakalım önümüze.
Tarih, yayınlar görmezden gelir, kendimizle
Ulaşılmamış uzayın yadsımasız oluşumu,
kavrar iç yüzeyi, kayan ve duran uğultusu
karşı durmuş sanki bir küçük damlada,
anlatmaya sen olanı, sevgine doyan,
tekrar sorarsın, bu mu, yapımı yükseltmeye,
istemeden, çünkü doğurmak gibidir günden
Sanki kır çiçekleri uzak diyarlarda açar.
Bizim buralara sert rüzgar. Bir sanıyla
bağrımızda büyüyen ağaç, dallardan
göremeyiz, o güzel kokular elimizden kaçar.
Uykulu kır çiçekleri, uzun zamandır hasretim size,
Kırılgan iklimlerin itirazında, soğuk yeller esince,
duyulan sen, bırakıp gittiğin uzaklarda, istemesen de
birden, belki uyum gerekliliği, yapılanda eksilen, bütüne
sinmiş, hep senden, girilmiş bir mağara, nefes ve görkem.
Gel desen, desene de işleyen, bir bir gelişimin, bak ötelerde görünen, burda ve şimdi beraberce kaybolmuş,
elden ele derken, elinde yiten, say ki sensin o, ya ben.
Çocuklar olmasaydı bu kadar eğilmezdik diyor,
Necatigil usta, o anda vazgeçtim çocuklarımdan.
Eğilmeye hiç niyetim yoktu da ondan.
Ama, insanlar becerikli, çokca mahir.
Kırdılar tam ortasından.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...