Zamanı iade eder mekan, bakmışın elde kayıp
devran. Bir sıcak zeminde inan, kendin ve sana
ait olan, bütün kapıları dolaşan, öpücükler, yanaklar,
karşında duran, suskun ya da konuşkan, oda, oda
dağıtır anlam.
Varlığı üst üste koysak, arada kıvama gelsek,
Bundan sonra, hiç haber alınamasa bizden.
Bu filmi görmüştük, yıllar önce değil mi. Ama,
hatırlamıyorum, kahramana ne olmuştu.
Söylese de artık bilsek, sonunu merak ediyorum.
Merakın kutsal zorlaması olmadan,
sokaklarda sayı olursun.
İçinde sorgunun ateşi yoksa,
belki mutlu da olursun.
Tat alan beyin hayatı çoğaltır,
bunu anlayan zor bulursun.
Bir cehennem kurulur, bir dağ devrilir, esen
rüzgarla soğuyan demir, çeliğe evrilir, güneş
eritir yaktığı zihin damar damar dolaşır, hep
aynı yoldan geçilir. Karanlık boşluk kazılarında
külçe külçe çıkan tarifsiz madenler, ortak mülkümüz
olur saçılır etrafa, kimine umut kimine yıkım getirir.
Kendini öne süren benliklerin
tahrifiyle bütün anlatılar iflas
ederdi, masal da zaten böyle
ürerdi. Yıkılan ve yapılan toza,
zamana karışır, çıkarır biteviye
aynı olanı, farklılaşırken, taşlar
Ansızın bir güle dolanmış sabah,
ışık bahçelerinden yansıyan.
Bir yüzün sofrasında doymaksa
hayat, gülüş de taşırdı; yakın
iklimlerde dursak. Ah, o kanayan
güllerin el verdiği zambak, beraber
Ürkünç bir rüyanın yarım kalmış fırtınası,
taşkın bir hevesin unutma sancısı.
Kaynar boşlukların, susuz ve atak,
derinden içgörü fısıltıları. Hayata
katılın der, nasıl anladıysan yankıları.
Uzaktan gelip saran dağları aşan soluk,
dokuları gezinen ıslık gibi bayırlardan dökülen
şelale misin, dansla eriyen yakınma, bir doruk
tecrübesi ve yazıklanan ateş çağlayanı, sevincin
görkemisin. Unut kendini.
Bir kıran gecesinden darmadağın,
geçmişi yorumladım, öksüz günlerim
adeta rüya, serin bir esintiyle ayaklandım.
Artık umut sabaha kalmış, gecenin
müziğiyle karmakarış, unutulup,
kaybolmuşum yoklukta.
Olmaması gereken olmuşsa, olacağın içinden
geçerek bana gelmiş, hep öyle yaşamışsak,
yok sayan, egemen dallardan sarkan yemişler
önümüzde kalmış, gene aç yaşarız çoğu zaman.
Ya ben benim üzerime inşa edenden muaf, dalıp
giden açıklığın solmuş ezgileriyle sarmaş dolaş,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...