Bir pusulam yoktu elimde,
Ne rüzgarın yönü belliydi,
Ne de fırtına dinecekti;
Ama yürüdüm kendim gibi.
Gece çökene dek içimdeki suskunluklar,
Göz kapaklarımın ardında kalan anılar.
Birer pervane dönüp duruyor sanki,
Yastığımın kıyısında bir gölge misali.
Serin bir sessizlik iner, ağacın altına;
Yapraklar konuşur, rüzgârla usulca;
Güneş yorgun düşer, gölgeli yamaçta,
Bir soluk olur, toprakta taşta.
Çocuklar oyun kurar dal izinde,
Sarı kalbimin güneyinde bir yaz,
Solgun kehribardan sessiz niyaz.
Ben avuçlarımda tutarım bu rengi;
Papatya, gündoğdu, nazlı zerdeçal gibi
Bir rüzgar eser altın vurgulu,
Bazı aşklar susarak büyür,
Bazı kalpler sessizce gömülür.
Seni sevdiğimi hiç bilmedin,
Değişirdi her şey, görseydin.
Karanlık, bir günah gibi zamanı sardı.
Ay secdeye durdu, gölgeler şahlandı.
Kalplerde yanan isli, paslı kandiller;
Aynada kendini inkâr eden eller.
Dua, dikenli gül gibi kanda saklanan,
Eski bir masalın suskun tanığı,
İçinde ruhumun derinlikleri saklı.
Bir çift göz dikkat kesilmiş bana;
Gelecek olur, parıldayan muamma.
Sesini hangi gölge benden saklıyor?
Sonsuzluk kapısı önümde duruyor;
Eşiğinde zaman sessizce bekliyor—
Aşkımız acaba bir yerde mi uyuyor?
Sor kendine, neyin peşindesin sen?
Neden hep başkası gibi görünmen?
Etiketi üstünde; kim yazdı fiyatı?
Dıştan mı ölçersin, içten mi hayatı?
Adını andığımda susar şehir;
Sanki sana yazılmış bütün şiir.
Ve bil ki gönlümde açan her dua
Allahım, Sultanı koru, diye daima.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!