Gözlerini henüz kapatmıştı ki dünya;
Ay yorgunluğunu anlatıyordu yıldızlara.
Sessizlik nöbetindeydi sokak lambaları;
Bir ses, geceye günaydın diyerek fısıldadı.
Bastığım her taş, neden bana ait değilmiş gibi?
Ruhum uçarken, kim bağladı ayak bileklerimi?
Gökyüzü çağırıyor beni renk renk ihtimallerle;
Bir ben miyim, yürüdükçe eksiltilen kendine?
HAFIZASI
Gölgelerin hafızası saklar sesleri;
Bir gülüş, bir öğüt, eski nefesleri.
Derin anılara taşınan o an belleği,
Yüreğimde taşırım, unutulmaz hiçbiri.
Dizlerinde morluk, taşlar cebinde,
Çiçek taşıyor ama kalbinin üstünde.
Sesi hafif, kadifemsi, tınısı rüzgar gibi,
Dünya durup durup onu dinliyor sanki.
DİLEKTE
Vardı yüreğimde kocaman sandık,
Anahtarı kayıp, onun kilidi ise kırık.
Kalbim tren garıydı benim sanki,
Bekledim geleni, uğurladım gideni.
Gölge yazıldı gölgem dün;
Taşla konuştu solgun gün.
Bir ağaçtım köksüz yerde,
Yapraklarım düştü geriye.
Aynalarda var solgun izler;
Sesimin sustuğu yerde başlar kelâm,
Toz olur zaman, benden gelsin selam.
Görünmez bir kapı açılır sükûtta,
Adımı unuturum, kim olduğumu da.
İÇİN
Ben sana bir anda aşık olmadım;
Önce köşelerine; kendimi çarptım.
Düşmedim, tökezledim yol sandım;
Seni her an el yordamıyla aradım.
Küçülmüş bir deniz avuçlarımda,
Dönen ufuk bir anahtar halkasında.
Gözlerimde savruluyor paslı nota,
Varmayan gemiler gizini saklıyor kıyıya.
Sessizliğin göbeğinde asılı bir iğne,
Kaç kere denedin,” boşver” lerle kalmayı?
Kaç gece yuttun içindeki fırtınayı?
Kaç parçan eksilirken içinden,
Kendinden bile vazgeçtin bazen…
Kaç kere sildin kendini,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!