İzin veren “Ol” emrinin sahibi ötelerden,
Bir parmak işareti ise sadece beklenen.
Ay’ın yarılması büyük mucize gerçekten,
Erdin mi sırrına onun, şaşkın adam?
Fahr-i Kâinat hutbe irad etmekte,
Mutluluğun resmi her daim, ilahi! aşk içinde;
Aşkın tarifimi, Abidin nakşettiğin resm içinde
Mutluluğun resmi her daim, ilahi aşk içinde;
Aşkın tarifimi, Üstad! nakşettiğin resm içinde.
Hiçliğin her yönüyle hiçlikte hiçe karıştığı;
Âşığın Maşuk ile konuştuğu andır: Namaz.
Dünyalığın dünyada dünyaya kapandığı;
Kulun kendinden geçtiği demdir: Namaz.
Tatlı geldi, süslü dünya hayatı; unutuldu ölüm.
Doğuştan atılmaz tek sözlümüzdü; unutuldu ölüm.
Beynimi zonklatıyor tarifsiz sorular;
Ölümüm; nerede, ne zaman, nasıl?...
Bir garip bulmaca ki, çözümsüz sorular;
Ölümüm; nerede, ne zaman, nasıl?...
Hayat, ölüm ile uyanılan kısacık rüya;
Fani hayatta sonsuzluk yaşıyoruz, güya.
Onun ile dar mekanı, kısıtlı zamanı aşmak;
Ebediyet iksiri ile sonsuzluğa kavuşmak.
Ölüm, kadrini bilene ne büyük bayram;
Ne güzel, o bayramdan sonraki seyran.
Hak bu, değişmez; her kim inanıyorsa dine,
Gerçek kurtuluş; ölüm var, bunu herkes bile.
Hakk’ın hatırı her şeyin üstü, en üstü...;
Yaratılmadı henüz, madenî yapılması için büstü.




-
Fatih İlhan
Tüm YorumlarGüzel