Ger hûn bixwazin jî
hûn nikarin bi peran
dara azadiyê av bidin gelo
Ku ev ne bi avê be jî
ger em vê bi xwîna xwe av bidin...
Ne çok yorulduk hayat
senden medet umarken
Hiç dost değilmişsin
hatta dost görünen
sinsi bir duşmansın
Her Şeye Rağmen
Bizim şansızlığımız
Hiç konuşulmayacak bir dilde
Hikayelerimiz vardı
tanımsız aşklara dair
ama artık okunmayacak
Çünkü biz onları bir daha
Ben geçtim dergahından
Gördüm dergahının bütün müşküllerini
Bir ömrü sadece dergahcılarını izlemekle tükettim senin
Hepsi kör sağır ve sakattılar
Ama aynı zamanda günahsızdılar
Gördüm ben içlerinden ağızları mühürlenmiş olanlarıda gördüm
Çamların gölgelerinden çıkıp çalıların gölgelerine sığınıyoruz
Yalandan kendimizi kandırmak maharetmiş gibi
Övünüyoruz sahte tebessümler ederek
Lê despika emrême xeya naha
Vijdanû rihmanî her dem lê dorme bune
Lê her wek barek gîrînk
Yerin bile canı var
Basıp geçerken bir daha düşünmeli
Ve dönüp bakmalısın
Ne fili görünce ezilme korkusuyla yolumuzu değiştiririz
Nede ezebiliriz diye karıncanın yolunu işgal ederiz
Elbet bizimde kendimize ait bir yolumuz var
Üsküdar kırazlı tepeden bakıyorum sana istanbul
Boğazın eşsiz manzarası bir hanedan halısı gibi serilmiş ayaklarımın altına
Hala ne çok taze duruyor anıların dün gibi hatırlıyorum tarih kokan yalıların
derme çatma olsada içinde yaşanmış nice aşkları
ffo kitap derki...!
Dünyadaki bütün bayraklar,
önce masumların kanıyla yıkanmış
sonrada renklerini profesyonel bir katilin utanmaz yüz ifadesiyle yansıtmaktadırlar.
Bu yüzden hep cahil kalmış toplumlardan alırlar gücü ve cesareti;
Oysa benim güzümde birer paçavradan ibar ...
Bu benim olmalı
demekten cok,
Ben onun olmaliyim
denmesini doğru
buluyorum.