Çerxa vê demê zalime wergêr hemû xirabin
Ey gelê pêpezkirî yên ku aştiyê ji me re na hêlin
Hûn niha jê wan re bawer dikin
Gelecek bir gün
sabahın ilk ışıklarıyla
duyulacak o ses
O sabah mutlu mus mutlu
ağzım kulaklarımda
Sevdalar aşklar yazılı
dolu dolu
nice mendiller topladım.
O mendilleri saklar dururum hala
ağlayan iki göze.
Hala açık çok taze
sürüyle yaralarım var
O yüzden bütün sabahların
ayazında kalmış gibi
üşüyorum ben.
Hala mı?
Zincirlere vurulmuş bu esir halinle bile
La mümkün seni anlamak
Bu dudaklar bu gözler
Hala aşkla dolu bakışların bu halde bile
Nelerin davetiyesi kim bilir
O gün gelecek biliyorum.
Altı delinmemiş ayakkabıyla gidecekler,
o güzel düşünen bütün insanlar.
Gidecekler o dönülmeyen yolculuğa.
Hayata bakmakla doğru görmüş olmuyorsun
Hatta bazen doğru görmeklede bakmış olmuyorsun
Sadece önünde duran bir yolda ilerliyorsun ilerliyorsun o yolun sonunda ne olduğunu seçemediğin cisimlere doğru
Ellerimize takılmış gizli bir kelepçedir hayat
Ne kesilebilir ne de sökülebilir öylece dura kalır
Yavaş yavaş eriyip tükenince ancak insan oğlununda acıları son bulur.
Masum çocuklara söylenen yalan kadar ayıp
Erdemli insanlara yapılan iftira kadar yanlış
Hayat düşmüşlerin krıntılarını toplamaktır yerden
Bazende sevmektir muhtaç yürekleri
Ağlayanlarla ağlamaktır
Dertlilere çare yaralarına melhem olmaktır
Hayat fırsattan istifade etmek değildir
İnadına direnmek yaşamaktır
ffo kitap derki...!
Dünyadaki bütün bayraklar,
önce masumların kanıyla yıkanmış
sonrada renklerini profesyonel bir katilin utanmaz yüz ifadesiyle yansıtmaktadırlar.
Bu yüzden hep cahil kalmış toplumlardan alırlar gücü ve cesareti;
Oysa benim güzümde birer paçavradan ibar ...
Bu benim olmalı
demekten cok,
Ben onun olmaliyim
denmesini doğru
buluyorum.