Burası diyar-ı candır,
Kıymetlisine yârdır.
Yaslandığı dağ Beydağı’dır,
Göğe doğru heybetli bir kartaldır.
Bu dağ beydağı’dır,
Asi ve maviye tutkun,
Sessizim işte
Şimşeklerin çakılışında anladım
Fırtına öncesini
Bulutların poyraza eşlik etiğinde anladım
Yağmurun tuhaf tuhaf toprakla buluşacağını
Yalnız süvarinin nal seslerinde anladım
Gönlümde açan güllerin en güzeli,
Bir selamını yolla gelsin evime.
Hasretin yaktı içimi, derinden derine,
Bir nefesin olsun, can versin yüreğime.
X
Gökyüzü mavisi gülüşlerinde saklı,
Sonsuzluğun kıyısındayım vezir
Göğün karasıyla yerin kızılı birleşmiş
Merdiven göğe doğru basamak, basamak döşenmiş,
Nefesin her saniyesi teker, teker işlenmiş
Ellerim titrek, ağaçlar kalem denizler mürekkep
Haydi yaz, ne zaman ve nerede bitecek
Kışa,
Şairler hep aşinadır Güz’e
Varsın desin ayrılık var Kış Güz’e
Bahar; muştu ve veda
Kimi hoş bir geliş kimi yaldızlı bir gidiş
Kainat desen desen melal ve neşe
Titrek adımlarla geçtim bu topraklardan,
Srebrenitsa'nın acı yükü sırtımda.
Bir zamanlar güvenli eman yurduydu koca balkan,
Şimdi kan ve gözyaşıyla kaplıdır evlad-ı fatihan .
Bir zamanlar sükûnet dolu bir belde-i tayyibeydi,
Gece düşer perdeye, sessizlik çöker etrafa,
Uyku çağırır bedeni, huzur verir yastığa.
Gözler kapanır, yorgunluk silinir bakışta,
Ruh dinlenir, huzur bulur uykunun kollarında.
Rüyaların diyarına açılır kapılar,
Yıkmaz mıydık bu çağı
Barut koksa da sokaklar
Kan kussa da oluklar
Hüzün taşısa da duvarlar
Bir olsa bizim rüyalar?
İnsan bir hakka inansa
Zaman geldi çattı yine
Yol düştü bize yine
Kar ile boran sardı yine
Aşmak düştü bize yine
Biz bize yürekten sarılınca
Hele bakın bu yükselen ne dumandır
Fecri Sadık vaktidir bu ne figandır
Bu ses ne sela, ne ezandır
Yer ve gök her ne varsa ürpermiş,
Sanki bu Sûr-i Mahşerdir!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!