Her güzel günün sonunda
karanlığın ağırlığı çökünce aydınlığa
içimi hafif bir ürperti sarar
ince bir esinti yalar geçer kulaklarımı
saçlarımı bir bilinmez el okşar
ve alemi seyre dalarım şehrin bir tepesinden.
Bîtaraf bir şey yoktur yaşamda;
nefes alıyorsa insan
yaşamdan taraftır,
ağlayan çocuğa uzanan el
merhamet ise,
ağlatılanın yüzünde
Salacakta bir bankta oturuyorum
yanımda, dünya tatlısı bir kadın
bir mikrofon uzanıyor, ardında kamera
'Şu an, bir cin olsam benden ne isterdin'.?
diye soruyor sorucu kız; dönüyorum yanıma
şaşkın bir çift göz karşımda, ve
''Bir şehrin öyküsüdür
çorak toprakların yazgısı anlatacaklarım.''
Yamalı pantolonların yırtılmış yanlarını
saklarken, belki de yaşamlarımızda giz kalan
ufak tefek utanmalarımızdı.
Tarifsiz sevinçler vardır
Sözleri bilinmeyen
Ritmine hayran olunan şarkılar gibi
Sadece tebessüm düşer dudaklarına
Gözlerinde yakmayan volkanlar
Sevince göz herşeyi görmez
görmek istediklerini gördürür insana
öyle tarifsiz bir şey ki sevda
yüreğin taşıyamadığı ağırlığı
parmak, yüzük diye taşımakta.
Uzun soluklanmalarla adımlanan yokuşlarda
Buz gibi korkuluklar tutar ellerini
Kar düşmüş zirveler gibi saçların
Gözlerin sis çökmüş vadi gibi derin
Tutulan ellerin an kadar ayrılmışken
İki de bir olmak
iki de bir atmaya başlayınca kalpler
kan karışır
iki nehrin denizde buluşması gibi
ısınır,çağlar gider delicesine
öyle tebessümler yayılırki yüzlere
Süphan ile Nemrut arası bir yerdi
eğilip de zirvesinden kar aldığım tepeler
bir tutam beyazlık bıraktı dudaklarıma
göğsüme aşk odunu düşürenler
Nuh'un gemisini emanet aldığında
Toprakta çatırtılar
Yol alıp gidiyor sular
Damarlardaki kan gibi;
Ağaç ayaklarından soluyor yaşamı
Belli ki bir doğumun heyecanı var.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!