Gidiyorsun
Beyaz bulutlar gibi zarif
Sabah rüzgarı gibi sessiz
Yeşil bir orman gidiyor gözlerinle
Sarı başak tarlalarından geçiyorsun
Gitme
Rüzgarda savrulur gibi
Uykudan fırlar gibi gitme
Birazdan karanlık kapımı çalacak
Perdesi olmayan oda gibi
Erimeye yüz tutmuş mum gibi
Bu nasıl bir sistem
bu nasıl bir ihtişamlı yapı ki
en parlak merceği gıpta ettirir
bir bakış ki içi ferahlatan
ardından delip geçen ok misali
rengarenk asılı iki yuvarlak
Gözlerim buğulanmış yine
Hayal meyal görüntüler,
Bir ışık huzmesi gözlerime taşır
Ebemkuşağının mavisini
Yeşil olur,sarı ve kırmızı
Yıldızlar uçuşur başımda
Gözyaşı, yüreğin sımsıcak sızıntısı
güneşte kalmış yosun ıslaklığında
Gönüllerden gözlere boncuksu;
ağırlığını en çok toprak hisseder
utancını yanak
bir anne gözünden düşmüşse eğer
Adını bilemediğim bir yalnızlık
Adını koyamadığım bir hasretlik
Dudaklarımdan dökülürken titreyen kelimelersin
Sen adı övülmüş efendimsin
Sen güllerin efendisi Ahmetsin,
Sen sevgililer sevgilisi Muhammedsin
Güneşin batım anında
koyu bir kızıllık sarar ufku,
masmavi gözleri ile deniz ve gök
dudakları rujlu bir kız;
bir yanı dumanlı sevda çeker
öbür yanı anafor
Martı acıktığı zaman
önce karın üstü iner suya
''Ey deniz! duy midemin çğlıklarını
sun artık nimetlerini'', der, hal diliyle
Ağaç susadığı zaman,
Hüzün,
Bir tren garında göründü
Geride kalanların gözlerindeydi
Sokak çocuğunun sarkmış dudaklarında.
Sevinç,
Gelip geçen yolcuların
Hikayelerini okurum
İs tutmuş sağır han duvarlarından;
Bozkırlarda başlayan
Kımız kokulu masalarda biten
At kişnemeleri doluyor kulaklarıma
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!