Hanginize yanayım
Hanginize dua olayım
Hanginize ağıt
Yer ağıt olmuş göklere
Gökyüzü yere dua,
Gözlerdeki korku içimi deliyor
Ey gönlümün beşerden tek efendisi
ne zaman adını yazmak istedimse
kalem titredi döktü yaşlarını mavice
kağıt inledi.nurunu, Muhammedi öpünce
dilim dudaklarımı yaladı
adın dudaklarımdan geçince
Ne zaman bir yer tezgahını gezsem
ve ne zaman bir müzik sesi duysam
sayfa sayfa ağladığını duyarım kitapların
nota nota hıçkırığını duyarım bestelerin
bir kitapçı rafında, bir müzik evinde olmalıyken
tozlu adımlarda bekleşen şiirlerle birlikte
Seni düşünüyorum ey insan!
Başımı yastığa koyup
Ayaklarımı karnıma çektiğim zaman
Seni düşünüyorum ey insan!
Sıcak çorbamı kaşıklayıp
Gece, dinlenmekte kıyısında sabahın
gece yorgun, gece çirkin evladı alemin,
gece, yastığı, yatağı, yorgun gündüz'ün,
gece, annesi kuş'un; tinercinin, dilencinin,
gece, negatif resmi, arabıdır gündüzün.
Garbın bir köşesi hep aydınlıkmış
haziranın bir gününde
öyle anlatmıştı; votkanın sertliğini
yüzüne kan damarları ile çizen yaşlı satıcı
cebindeki şişeden kopabildiği dünde.
Gece şehire denizden gelir
önce altını yakar mavi dalgaların
sonra fenerlerini gözetleme kulelerinin
yakamoz denen ateş böceklerini salıverir
önce suyu aydınlatır, sonra yolunu
Üsküdar'dan Çamlıcaya ağır ağır tırmanırken
Gece sonlandırınca hükümranlığını gündüzün
şehrin en hareketli yeri olur
otobüs durakları,
saatlerce sürebilen bir yolculuk
sıcak, iç içe geçmiş bedenler
küfürler, bağrışmalar, gülümsemeler...
İstanbul sokaklarında ayak sesleri
seyrekleşir, karanlığın hükümranlığında
gecenin yeni sahipleri artık meydanlarda
fahişesi, tinercisi, arsızı, hırsızı, evsizi...
dilsiz, hafızasız gecede yarı özgür adımlar,
duyulmaz hengamesinde gündüzlerin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!