Onlarca batık gemi
Yarım kalmış seferi
Sılaya hasret ölür
Binlerce aşk neferi…
Ey biçare
Soyun benliği bir kenara as
Âdem’e hiç mi hiç yakışmaz
Üzerine oturmalı giydiğin libas
İster çul olsun isterse atlas…
Ey yâr
Dilin kırbaç misali
Her kelamın içimi acıtmış
Şimdi anladım ki
Gül bülbülün celladıymış…
Yanıyor dostça ısırıklardan tenim
Tesellim sürünürken görmek yılanı
Yoksa bir kaşık suda boğardı kinim
Eğer ki müsaade etseydi dinim
Bir yanımız Habil’dir, bir yanımız Kabil
Kimimiz Lokman iken kimimiz Azrail
Âlem can alır can verir boşu boşuna
Bu gidişle suru üfleyecek İsrafil…
Yüzmeyi bilmezdim ummana daldım
Yâr el üstünde tutar batmam sandım
Bu beden ruhuma hayli yük imiş
Soyunmadan yüzülmezmiş anladım…
Devran döndü sıra bize geldi ağalık
Neyleyim ki ömür geçti tükendi sağlık…
Sözünün erini arada bul
Vicdanların ederi üç beş pul
Bezm-i elestti hatırlayan yok
Şimdi nerede ‘bela’ diyen kul…
Hazan değdi güle, yastadır bülbül
Dile susmak düştü, zalime ödül
Bu ayrılığın diğer adı ölüm
Sebebi sonbahar, sebebi eylül..
Söz yazarsın mana kapısı açılmadan tam
Gözün öteleri görmekten uzak kalbin ham
Akılsız başa ram olup yorma hiç kendini
Ey gafil kendinde ara gelmiyorsa ilham.......
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!