Aç gönül kapılarını sonuna kadar
Sana geleceğim Bal gözlüm...
Sırılsıklam aşkınla yıkanıyorum
Sevginle soframı kuruyorum
Hayata karşı tek huzurum
Artık aldırmıyorum
Yüreğimde bin bir soluk…
Kan akıyor oluk oluk!
Doğu(m) da ölüyor çocuk!
Dört bir yanıma düşüyor zehirli ok…
Gel buraya buraya…
Karanlığın ortasında duruyordu barış kokan adam!
Elinde barış bildirgesi dilinde yaşanabilir bir ülke yüreğinde umut güvercinleri uçuşuyordu.
Dört minarenin ayaklarını vurdular, bizi ayaklarımızdan vurdular diyordu.
Az sonra kendisi de başından vuruldu.
Dört minarenin ayakları dibine yığıldı bedeni.
Ne savaşlar ne tarihler gördü ama böyle bir ihaneti görmedi diyordu.
Gözünde büyüttüğün
çoktan küçülmüş
başka gözlerde
sen hala...
aynı görüyorsun onu
ama değmez
Bir bayram daha geldi sensiz
bir bayram daha babam...
Nefesimin tükendiğini hissediyorum bazen
sensizlik ne kadar zor babam...
yüreğime saplanan bir bıçak gibi hayat;
BEN DELİYİM/ Derya Avşar
Sen bana bakma / ben deliyim!
Kafama estiği gibiyim.
Kim ne der değil /ben ne diyorum,
ona bakarım.
Bedenim yorgun…
Bin yıldır yaşıyorum sanki!
Eskidi çehremdeki tebessümlerim.
Ağırım…
Bitkinim…
Halsizim…
Güneşi içen çocuklar büyür Ardahan'da
Yağmurlar çiselerdi bulutlar göz kırptığında
Başaklar boy verirdi gökkuşağı açtığında
Bir sevda türküsü çobanın kavalında
Hele gelin görün, şu Ardahan'ı
Yayıkta için köpüklü ayranı
Kışları çok soğuk, sıcak insanı
Yüreklerde yaşar, can Ardahan'ım
Hele gelin görün, şu Ardahan'ı
Aşkın dibi.
Zigzaglar çizen bir yolculuktu bu
Siyaha çalan griden bir ezber bozan
Köşeyi dönen!
Düşten…
Üşüten…
Kalemine yüreğine sağlık...