Ax ziylan ax
Bağrımda yaradır sevdan
Gelemem namerdin kapısına
Dem vurdum yalnızlığa anlasana
Iki cihan arasında
Kol geziyor puştluk
Geldi geçti de ömür dinmez ağrım
Mevsimler değişir gelmez baharım
Çiseleyen yağmur, esen rüzgârım
Aklım firarda değişmez yazgım
Yerin göğün arasında dardayım
Bir akşamın ufkundayım
Seyre dalıyorum maviyi
Usuma martılar konuyor
Dört yanımda derya var
Yüzümü öpüyor rüzgar
Tarla tapan ekin biçim eskidendi
Toprağın bereketi kalmadı anam
Bolluk bereket verim eskidendi
Şimdi kaldık enkaz altında anam
Ne insanlık kaldı bu zamanda
Kopacaksa kopsun kıyamet
Azar azar değil birden bire kopsun
Acı çekiyorsak aç karnımızla
Onurluysak/zulme boyun eğmiyorsak
Dünyanın bam teline dokunmak gerek
Acıya/zulme/çığlık çığlığa 'dur' demek
Anladığın gibiyim
Zamansız zamanlara denk geldik
Belki aynı ağızdan şiirler okumadık
Aynı dilden şarkılar söylemedik
Ama aynı renkte ağladık
Elzem gecenin koynunda
Ölgün bir kuş çığlığında
Güller açar yar dalında
Hasretim sana anlasana...
Umut kokan toprağa
ANNE
Bahçende açan nadide çiçeğindim
Hani dokunmaya kıyamazdın anne
Renklerim soldu dalımda sarardım
Dikenler battı bahtım karardı anne
Anne kucağı, yağmur sonrası
doğan güneş, ılık bir bahardır
Zemheri ayazında üşüyen
Bedenini sarmalayandır
Anne kucağı, tüm acıyan
Bir serçe vuruluyor kanatlarından
Gökyüzünden kan deryası akıyor
Bir annenin kederli gözlerinden irin
Bir anne saçlarından sürükleniyor uluorta
Elleri, etleri, kemikleri lime lime ediliyor
Göğsü, gözü kör bıçakla deşiliyor
Kalemine yüreğine sağlık...