Daha ne kadar uzağıma atabilirim kendimi?
Kırılacak yerim kaldı mı?
Sessiz fiillerle savaşımız ne zaman bitecek?
Çamurdan ibaret, karma karışık bir dünyada
yalnız bıraktın beni. Bu suskunlukta
inatçı gururun sana acı vermiyor mu?
Aşkın zehri içime aktı
Yüzünle yüzüm arasında kayboldum
Burada her şeyin toplamı varla yok arası
Tekdüzeyken her şey
birden bir yakarış...
Seni anlamanın kıyısında kelimeler iç içe geçiyor.
Yurduna ulaşmak için baş kaldırsa da sözler,
Bu karanlık mahzende sesim kıpırtısız bir deniz...
Nerede kıyılarına vuran dalgalar?
Nerede köklerim, sarsılmaz inancım?
Yorgunluğum kalın bir yorgan gibi
Varlığına şükrettiğim; söyleme, ağzından yel alsın!
Dürüstlüğün de varmış bir bedeli üstü sende kalsın.
El ayak çekilince gözümden düşenler kadar azdım.
Kalem tutmuyor ki vedalar, bunu da heybeme yazdım.
Sahrada yemyeşildi; bir yanı otlaktı, göl bir yanı...
Mayınlar ölümcül bir sır taşır
Adım atmak cesaret işi
Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi
Söz ne dersen inanacağım
İki ateş arasında yanıyor ruhum
İlk başta içime oturmuştu sözleri
Sanki omuzlarımda bir lanet taşıyormuşum gibi söyledi
Sonradan hak verdim
Ben sahiden de acıdan beslenmişim
Yoktan var eden
ve anlam yükleyen benden başkası değilmiş
Kurtulacağım boğazıma dizilenlerden
ruhumu saran bu kefenden
Öncekileri sileceğim
sonrakileri yok sayacağım
Yorgunluğumun son aşaması
Bakımı ihmal edilen bir bahçe gibi
Yine bugün yarın derken
tatlı telaşların bile bir önemi kalmadı.
Ben yarım kaldıkça arsızlığını kuşandım bir fesleğenin.
Gerek kalıcı gerek caydırıcı
her türlü ihtimali göze alsam da
Nisan yağmurlarından sığındığım
Ey günahkar; ben miyim isyankâr?
Nedir bu gözlerindeki efkar?
Kıştan bahara, bahardan güze...
Bir türlü çıkamadık ki düze.
Derdime em vermediğin gibi
Fevrilikten kaçtıkça beni buldu
Boyumdan büyük kayaları tepeye çıkarma çabam
Öyle bir kamçıladı ki, nihai oldu
Bir tokat gibi inmekten ziyade
Çekilen cümle ıstırap, yaktı kavurdu




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!