Sana nasıl tarif edebilirim bu duyguyu?
Ben bile anlamamışken neler olduğunu...
Beni sana çeken görünmez bir güç var.
Karşı koyamıyorum.
Ne seninle olabiliyorum ne de sensiz...
Dünyam kaç parçaya bölündü
Şuracıkta
son sözümü söylemiştim sana
Verdiğim süre doldu
365 gün
Bence iki kefesi eşit bir terazi gibi
Savunmayacağım
Bir daha dönüşün olmasın diye
arkama katmayacağım doğrularını
Bu tavrımdaki keskin dönüşü sakın dışında arama
Hani ben göğsüne fazla gelen bir kemiktim ya
bu yüzden nefesimi kesmek istedin diyelim
Acunun yokuşları her ferdin harcı değil.
Yabana atacağına karşısında eğil!
Durgunluğuna aldanma, suları derindir!
Yolgeçen hanı hiç değil, kepenkleri indir!
Her günüm yüz asır içinde; karda kan izi...
Satranç tahtasında birkaç oyuncu kaldı.
Bu ilk değil ama bil ki son olacak.
Bile bile yenileceğim sana.
Nalburun demire vuruşunu biraz da sen dinle!
Gün gelipte tüm sıfatlar mânâsını yitirdiği zaman
bu çölün yüreğine sor buhranlarını.
Anlatması imkansız olan bazı duygular vardır.
Benim hissettiklerim aşktan da
yakınlıktan da öte bir şeydi.
An geliyordu senden başkası dolduramıyordu yerini.
Zaten öyle olsaydı mütemadiyen seni düşünen,
sürekli yolunu gözleyen biri olarak bulmazdım kendimi.
Sensiz geçen uykusuz bir gece daha...
Yastıkları çoğalttım yokluğunda biliyor musun?
Boş kalan yerini her ne kadar doldursalar da
kabul ediyorum, hazin bir seçim olduğu ortada.
Evet yumuşaklar, kuş tüyü yastıklar...
Her renkte ve rahatlar, sarılınca sıcaklar...
Günün her saatinde benimlesin.
Yüzüme dokunan rüzgarda,
Penceremden içeri vuran aydınlıkta,
Kahvemin buharında, sigaramın dumanında,
Yüreğime dolu yağdıgı zamanlarda,
Yere göğe sığmadığımda,
Oldum olası dengesizliği hazmedemedim
Gelmediler mi yarım yamalak?
Asıl mesele durmak
Mesela sözünde
Kalırsın öyle
Ay bile zıt değilken göğümüzde,
Görüyorsun işte, tezat çıkardı bize.
Yine yutkundukça boğuluyorum.
Acun, ışığında ne büyüksün...
Dengeleri korumak adına kayboluyorum.
Acun, karanlığında güya hüyüksün...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!