Ne hikmetse, bu romanın başlangıcı
ikimizden parçalar gibiydi.
Oysa iki eksi bir artıya eşit değildi.
Ama yok öyle kolayı seçmek!
Yok sana bu aşktan azatlık!
Paslanacak ellerinde kelepçe.
Seni çok özledim.
Mevsimlerden kış, aylardan ocak...
Aşk sanırım sana çok yakışacak.
Ben aşkın ta kendisiyim desem,
Gece gündüz seni gölgesine çağıranım desem,
Binlerce kardelen arasından
Ne vakit büksen bileklerimi,
türlü telaş içinde varlığını hasretle arayıp durdum.
Sırtımda umutsuzluğun küfesi…
Kim olduğumu nicedir unuttum.
Yanımdasın öyle mi?
Kuvvetle muhtemeldir ki,
Durdum, çünkü yürümek için sebep bulamayan,
düşmek için de bahane aramaz.
Zamana direniş değil bu, ben sahiden taş olmuşum.
Ağaç gibi beklemeyi, rüzgâr gibi esip geçmeyi öğrendim.
Kapıyı vurup çıkarken her şeyi geride bıraktığını sanırsın.
Her şeyi olduran Allah; dünyaya bir künde...
Etin kemikten ayrılması ise kırk günde…
Koy bir yediveren ve bil zordur anlaması.
Bitirmek kolay, asıl zor olan başlaması.
Uçurumlar açılsın yer yerinde durmasın!
Bu nesep bu kan bağı aynı özün sureti...
Bu damardan bu kökten koparım mı zannettin?
Düşmanların neferi bu, çoktur mazereti.
Aslını inkar edeni sen nasıl yücelttin?
Kendince yazdığın kurgu nazarla vurgundu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!