Beni kendinden mahrum bırakmakla tehdit ettiğin gün
ne kolay dökülüvermişti sözler dilinden, bir düşün!
Her şey o saniye önemini yitirdi.
O andan itibaren var olan güvenim bitti.
Sen sebep oldun hayattan soyutlanmama.
Önce hayallerimden, ardından renklerimden...
Peki…
Artık gerçekten susup senin adına konuşacağım
Senin gibi bir adam…
İçinde yangınlar olan
beklemiş
sindirmiş
O günü hatırlıyorum:
Fotoğraftaki munis ifadeydi beni çeken.
O kadar olurun içinde
galiba bir de en olmazı seçen...
Sudan bir sebeple,
biraz da ürkek harflerle yaklaştım.
Ağzı dili yok ki anlatsın şu bahçenin şu evin,
bir dalganın nasıl aniden yükseldiğini,
duyguların istenmeyen yöne nasıl esneyebildiğini...
Ağzı dili yok ki anlatsın şu bahçenin şu evin…
Ellerim kelepçeli olmayabilir
Havalar mı soğudu yoksa sen mi?
Bir insan nasıl soğur?
Neden soğur ki?
Kendi kabuğuna çekilip
tüm dünyayı dışarıda bıraktığında mı?
Yoksa bir cenin gibi kıvrılıp
Sevmenin zamanı yok derdik.
Kendimizi böyle avuturduk.
Aslında biz de biliyorduk geç kaldığımızı.
Yarı yolda bırakıp gidenlerin arkasından
mendil salladık biz.
İçimiz burkularak yol verdik
Dalgaların iniş çıkışına kapılıp
sürüklenen tomruklar gibiyim.
Duygularını yelkensiz bir tekneye bırakmış,
halatı boynuna geçirmiş biriyim.
Nehrin her kıvrımında
ıslık çalan solgun kavak sıraları...
Menekşelerim senden sonra hiç gülmedi.
Her sene bu zaman acını bastırmak,
suratıma yediğim koca bir şamar gibi...
Kalbimin üzerini ipekle kapatıyorum.
Islak yanağımda kesilmiş bir nefes...
Sesini duyamadığım her an keskin bir bıçak yarası...
Sen miydin gam ordusuna girecek kadar mert;
Nükteli sözleri başa bela, gözlere dert...
Çevir aşkın sayfalarını kalsın aralık:
Bir gündüz sefası bu diyarda kaç paralık?
Gümüş filizleri doyumsuz, nakış nakış sim.
Bir gül yaprağı düştü deryaya
Artık sesine açılan bir gemiyim
Aşkın iksirini içtiğim günden beri
aşamayacağım engel
çıkamayacağım zirve yok derim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!