Kabuksuz tohuma inatla vursan da palan;
Tutunamaz toprağa, ne yana dönse yalan...
Asırlık asmaların iktidarı kökünde…
Damıtılır mı şarabın şırası bir günde?
Hayalim; gökkuşağına kurulmuş bir hamak.
Hangi mevsimde bıraktım huzurun öznesini?
Beni tanıyabilecek kadar uzun kalsaydınız yanımda
anlardınız boyumdan büyük hayallerimi.
Her çocuk gibi pürtelaş,
kimi zaman da birazcık haylaz...
Tek istediğim biraz cesaret biraz güvendi.
Bir kapı sesine bekleyişler dokudum
Olur ya nezaketen halimi soracak olursan
köklerine kurt ilişmiş bir fidandan farksızım
Şu bahçe nelerden geçtiğimi bilir de
yine de hiçbir umutsuzluğa fular bağlatmadı
Pay mı biçtim?
Damla damla
Akşamları esen meltemin
sırılsıklam ettiği kavak yaprakları gibi
dokunuyorsun içime
Dokunuyorsun tenime
Bir zamanlar gözlerin
kırmızı panjurların arasından beni arardı.
Şimdi sensiz günler birbirinin tekrarı...
Ayrılığın başladığı yer midir aşk?
Uzandıkça uzanan kum tepeleri
Senden sonraki yeminle mühürleniyor hepsi
Beni sana bağlayan da
senden uzak tutan da aynı şey
Kendini hatırlatma!
Bizden sonra ant içtim
Aralık sonu muydu?
Belki de ocak başı...
Aldırmazlık yalanı ne çabuk sardı her yanı hâkim beğ?
Ne çabuk sardı?
Zırhımı ne zaman çıkarıp bir kenara atsam,
yaklaşan yalnız bir tekneye elimi uzatsam,
Nicedir bir cemre düşmedi kağıtlarıma.
Ki ben bir kasırganın
cümle boşluklarını doldurmaz mıydım?
Tek satır bile yazamadım...
Sayende zamana karışmış tozlu bir aynayım.
Yıllanmış bir ölüyüm.
Tesadüf demiştim bir zamanlar karşılaşmamıza.
Keşke tesadüf diye bir şey olmadığını
söyleseydin bana.
Biz sadece bir yaprağın iki sayfası olabilirdik:
Sırt sırta gelen ama birbirine asla iyi gelmeyen
iki solmuş sayfa...
Düşünmeden zincirleri boynuma taktınız
gülümseyerek çiğnedim demiri
Kireç çürümeyi hızlandırır
Bildiğinize madem bu kadar iknasınız
o halde yalanın kimyası nedir?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!