Bir kapı sesine bekleyişler dokudum
Olur ya nezaketen halimi soracak olursan
köklerine kurt ilişmiş bir fidandan farksızım
Şu bahçe nelerden geçtiğimi bilir de
yine de hiçbir umutsuzluğa fular bağlatmadı
Pay mı biçtim?
Bir zamanlar gözlerin
kırmızı panjurların arasından beni arardı.
Şimdi sensiz günler birbirinin tekrarı...
Ayrılığın başladığı yer midir aşk?
Uzandıkça uzanan kum tepeleri
Senden sonraki yeminle mühürleniyor hepsi
Beni sana bağlayan da
senden uzak tutan da aynı şey
Kendini hatırlatma!
Bizden sonra ant içtim
Aralık sonu muydu?
Belki de ocak başı...
Aldırmazlık yalanı ne çabuk sardı her yanı hâkim beğ?
Ne çabuk sardı?
Zırhımı ne zaman çıkarıp bir kenara atsam,
yaklaşan yalnız bir tekneye elimi uzatsam,
Nicedir bir cemre düşmedi kağıtlarıma.
Ki ben bir kasırganın
cümle boşluklarını doldurmaz mıydım?
Tek satır bile yazamadım...
Sayende zamana karışmış tozlu bir aynayım.
Yıllanmış bir ölüyüm.
Tesadüf demiştim bir zamanlar karşılaşmamıza.
Keşke tesadüf diye bir şey olmadığını
söyleseydin bana.
Biz sadece bir yaprağın iki sayfası olabilirdik:
Sırt sırta gelen ama birbirine asla iyi gelmeyen
iki solmuş sayfa...
Düşünmeden zincirleri boynuma taktınız
gülümseyerek çiğnedim demiri
Kireç çürümeyi hızlandırır
Bildiğinize madem bu kadar iknasınız
o halde yalanın kimyası nedir?
Kahve kokulu bir aşktı bizimkisi...
Kahve kokulu bir aşk…
Bana geç gelen bir saadettin...
Aradan kaç mevsim geçerse geçsin
bazı şeyler zamanın durduğu o anda kalır sevgilim.
Geçen sene sen gelmeden bahar gelmişti.
Mevsim de benim gibi yokluğundan üşümüştü.
Boza kesmiş gökyüzü altında
yarı saydam kayalıklar tek sırdaşım olmuştu.
Deli divane gönlümün taş bağlanmış boynuna.
Son dileğim oldun idam sehpasında:
Yüreğimdeki yorgunluğa tercüman kelimeler arıyorum.
Sevince derinlere dalmamayı bir türlü ögrenemedim.
Kaç defa aynı denizde boğulabilir bir yürek?
Balıkların geçerken dokunduğu
bir resifden başka bir işe yarar mı kalbim?
Bir araya geldiğinde tutuklu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!