Bu hayatta en çok seni sevdim.
En çok sana naz yaptım, sana kırıldım.
En çok seninle tartıştım.
Benden her gidişinde eksildim,
biraz daha savruldum.
Kaç parçaya bölündüğümün
Kendi çıkarın için
bana doğru attığın ilk adım:
Alacağını alıp
sonra uzaklaşınca benden koşar adım,
avuçlayıp zamanı,
gizlerken cevapları anlamadım.
Ruhlar buluşmuş, konuşmuş bir alemde.
Ruh, bir serzenişle dile gelmiş:
Uzun uzadıkça, uzak uzaklaştıkça...
En eski dilde söz vermiş:
Ruhça...
Belki de bir sestin, galubeladan...
Keşke tanımasaydım seni...
O zaman belki bu kadar acı çekmezdim.
Senin gibi zalim biriyle karşılaşmazdım.
Aldıkça aldın, doymadın bir türlü!
Bir gün olsun karşılığını vermeyi düşünmedin.
Sahte vaatlerinle aldattın.
Eskidi zihnimde sorgularım, çürüdü...
Her şey eskidi; madde, fikir ve özlem...
Nasıl da eskiyormuş her şey
içimdeki çocuğu büyütemeden…
Sürekli diğer yarısını özleyen
yarım bir ben kaldı elimde.
Sana renksiz bir ifade takınamayacağım.
Yine kendimle konuşuyorum.
Kurduğum cümlelerin bir türlü sonu gelmiyor.
Hüzünlendiğimde tebessüm ediyorum
hatta daha fazla incinmemek için
usumda oynattığın filmlerden
Masumiyetime ne oldu?
Çırpınışlarımı görmezden gelişinle başladı her şey.
Seneler önce; gençliğimin hoyrat yıllarında,
hayata toz pembe baktığım baharda,
masumiyetim henüz yara almamışken,
geri kalan ömrümün felaketinden habersiz yaşarken,
Yine firardayım.
Tanımadığım bir insan
yaşayıp yaşamadığımı soruyor.
Kendince bir isim takmış bana,
beni çok iyi tanıdığını sanıyor...
Defalarca duyduğum
Bu satırlar benim sana
ete kemiğe bürünmüş itiraflarım...
Hatırlamadığın pasajlar olabilir,
buna şaşırmam.
Çektirdiğin her resim karesini
hatırlıyor musun mesela?
Hiç bir şey tesadüf değil.
Sen benim imtihanım oldun.
Canım kolay kolay yanmaz benim
ama bu defa içten içe kanıyorum.
Kokuşmuş düşünceler zihnimi bulandırıyor.
Nasıl bir karakter kapsar bu üç boyutlu duyguları?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!