Gözlerimde solgun bir temmuz sabahı,
sitem yüklü pencereler açılıyor içime.
Bir çay soğuyor sessizliğin kıyısında,
dudaklarımda yarım kalmış bir türkü...
belki diyor hayat, belki de bir hiç.
Ben dahi imkansızlığına kandım, sana kavuşamamanın
Örülen kader duvarlarının arkasında.
Oysa zamansız, mekânsızdı Sana yakınlığım,
ve dipsizdi sana olan duygularım.
hiç bir şiir, gönlümde bekleyişin kadar güzel olmayacak.
Gülüşlerini görünce çiçek açıp,
bahara durmuştu Umutlarım...
Bir sonbahar rüzgarı gibi savuruncaya kadar.
Yaprak dökümünde şimdi duygularım
Eğer hatıralardan silebileceksen,
unutabileceksen beni...
gideceğim ardıma bile bakmadan.
arkamdan gözyaşı bile dökmeyeceksen
Yine gece karanlığın koynuna girerken
yağmurun ıslattığı
sokak lambasının altında,
seni arıyorum ıslak duygularla.
Yalnızlığın en ızdıraplı anında
Sen geliyorsun aklıma,
Her şey emanet bu hayatta, geçiverecek bir rüya
Evlat Ana - Baba ya emanet, doğduğunda.
Ana - Baba, çocuklarına emanet, yaşlandıklarında.
Karı - kocaya, adam - kadına emanet bir ahitte.
Sevda sonsuz bir yemine emanet şu Dünyada.
Dünyanın en güzel fikriydi benim için...
Seni Sevmeye başlamak.
Ve ben dünyanın en anlamlı başlangıcını yaptım
Seni Sevmeye başlayarak.
Zamanı tükettik biz Seninle...
Ben gelecek saatleri beklerken...
Sen ilgisizlikle, umursama arasında kıymet verdin
zaman bir gülün çevresindeki har gibiydi.
Sen sonra gidecektin, ben senden sonra yanacaktım
Ertelenmiş baharlar
yaşanılan kışların ayazını dindirmedi hiç bir zaman
kış ayazını yaptı
baharı özlemek hep miras kaldı
Bir gün özür dileyeceğim Senden
Suskunluklarım için,
solan gülüşlerim, gidipte gelmeyişlerim için.
Bir gün döneceğim kendime,
seni anlatan suskunluklarla,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!