Sordun mu hiç
geceler kaç saat, gündüzler kaç dakika
yalnızlıklar kaç metre derinlikte
ümitler hangi dağdan daha yüksek?
Gözyaşlarında kaç deniz vardır insanın,
Aramızda kaderden koca bir dağ var,
kurulan köprüler, uzanan yolların erişemediği.
Geceyi omuzlarında taşıyan bir umutla,
Dolup dolup taştığım...
Kaliteli bir yalnızlık istiyorum bu aralar
ne geçmişi deştirecek,
ne gelecek için endişelendirecek.
Huzura götürecek,
sessizliğin zarafetiyle süslenmiş
Yalnızlık gelir bazen,
ama beklediğin gibi değildir.
Sessizliği huzur sanırsın;
oysa kızgın bir misafir gibi oturur karşına,
anlamsız bir kavga başlatır,
Gitmek için sebepler aranır hep,
bense kalmak için bahaneler buluyorum.
Yazmadıklarını okuyup,
söylemediklerine gülüyorum.
Sende kalmak için çok sebebim var.
geceyi sabaha devirmişler dışarıda
nedense bir aydınlanma yok hiçbir yerde
yine dünün karanlığı yine karanlığın izi doğmuş.
okunmadan geçmiş fecr nidası.
Ay bile, karanlık bu serenad için.
Bence şimdi, sende herkes gibisin.
Anlatamıyorum, kaldırımların üstüne düşen,
dilenci siluetimin çileli bakışlarını.
Nasıl hissediyorum kendimi bir bilsen...
İçine yıldırım düşmüş meşe ağacı gibi.
Dallarım yeşil yeşil karşıdan...
Kuşlar, böcekler, arılar, kelebekler.
Yanımda çitlenbikli menevişler,
Ve Ekim,
Eylül’den kalma yaprakları da
koparıp gitti dallarından.
Sıra Kasım’da şimdi.
Sarı hüzünden sonra, mor hicranıyla
Göğe uçurmuştum, günü bekleyen güvercinlerimi.
Onlar bilirdi gökteki en nazlı dansları.
Taklalar atıp, alkış kanatlarlardı...
yoruluncaya kadar, acıkıncaya kadar.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!