Bugün de şiirleri susturdular,
dizeleri huzura varmayan.
Masamda
henüz açılmamış bir defterin
Kaç izmarit biriktirdim,
arka bahçedeki begonvillerin altında.
Kaç şiirler söndürdüm bilemezsin...
Duvarda siyah gülen adam çizerek.
Aynı romanın bir yaprağına yazılmış
iki karakteri gibiyiz seninle.
Sen ön sayfasında, ben arka...
Birbirimize bu kadar yakın,
ama asla göz göze gelemeyen.
Ah doktor...
Soğuk bir tahtaya uzanırken bedenim,
kimse sormadı: “Neden bu kadar yaralısın?”
Uyku perdesi inmeden önce
bana bir an verselerdi,
Bitmedi henüz mürekkebim,
ama sanırım kurumaya meyilli.
Kağıtların azlığından mıdır, yoksa
yazacak şeylerin kalmayışından mıdır, diyeceğim...
İnsan ne zaman üşür?
Ayazda ulan ayazda, der gibisin.
Oysa Cemal Süreya’ya göre özleyince...
Bana göre unutulunca.
Zaman, bir göl gibi durgun.
Saatler suskun; ne bir kıpırtı var içimizde,
ne bir yön, ne bir ses.
Tutsak kalmışız kendi gölgemizde.
Sevmeyeceksen söyle...
ekmeyeyim yolunun üstüne çiçeklerimi.
Bakmadan geçip gidersen
yazık olur Cemre düşlerine.
Işığın değmezse yapraklarına,
Müsaitsen bana ilham ol bu gece.
oturup geçip giden yağmurların,
kokusunu hatırlayalım.
Verandadan bakalım,
yeşil sarmaşıkların altındaki geleceğe.
Bir eylül akşamında çık gel,
Kuşların yuvasına dönüşü gibi.
Aydınlanmamış eylül akşamlarına inat,
bir akşam vakti çık gel.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!