Durulmak için önce karışmak gerekir
Ama kaybolmadan, köpürmeden
Bir kaba, bir kaşığa takılırsan
Dönersin hep aynı girdapta.
Kırık cümleler dolmuş mevsimlerine:
yazda kırılmışsın, kışta kırılmışsın,
baharda kırılmışsın çiçek açarken.
En çok, en çok ta...
Eylüle kalmış, kırıkların içine içine batan.
Basamaklar…
gölgelerin kıvrıldığı bir sarmal,
her adımda başka bir mevsim, başka bir yankı.
Zamanın bileğini kavrayan bir bilezik,
parmak uçlarında dönen sessiz bir gezegen.
Mevsim, incir yapraklarının gazala döndüğü vakittir.
Dağ evinin önünde, mavi tahta sandalyeler,
Yanında masa, üstünde topraktan bir testi.
Palamut ağacına bağlanmış bir küpte serinlik,
bir sepette unutulmuş kurumuş zaman.
Bir gün susmayı seçtiğinde,
banada haber ver.
Issızlığına gelip susalım derince.
Ben çay yapayım
Bırak elindeki taşı!
bak gökyüzüne...
Özgürce uçan kuşlar kalmadı eskisi gibi.
Kalanlarında ne uçmaya hevesi nede takati.
İçinde gömmediğin her ölüm,
Bir sancı gibi kalır insanda.
Ne tuhaf değil mi?
Bir defin bazen huzur gibi gelir.
Avucumda ufalanan yapraklar var.
Belliki bir Eylül geçmiş üstünden.
Bakır kızılı renginde içine kıvrılmış,
damarları paslı bir yaprak...
Vedalaşmış yeşilinden.
Sessizlik haddini aşar bazen,
fazla susar konuşması gereken zamanlarda.
Bazen de susması gerekirken konuşur,
konuşulmaması gerekenleri.
Sessizliğin yeni mimarisiyle,
şimdi içimde yeni bir Şehir kuruluyor.
Kirişleri sabırdan, duvarları ümitlerden...
Her tuğlada yankılanıyor yeni bir başlangıç,
harcını bağlayan yeni bir tutkuyla.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!