İnce düşünen insanların ağır çileleri olur,
düşüncesizlerin zindanlarında.
Boş veremeyenler, boş verenlerin
açtıkları uçurumlarda kaybolurlar.
Bırak elindeki taşı!
Bak gökyüzüne...
Özgürce uçan kuşlar kalmadı eskisi gibi.
Kalanlarında ne uçmaya takati kaldı,
nede hevesleri.
Eylül toparlandı gidebilirsiniz Turgut Bey.
Ama kim toparladı seni, Eylül?
Yalnızlığın mı, eksikliğin mi,
Yoksa... yoksa bir şiirin son dizesini mi?
Bir göç var içimde,
yağmur kokusunun dokunduğu diyarlara.
Buralar kurak, buralar çatlamış...
Kaç mevsim baharsız geçer?
Bir kararın eşiğinde durur insan.
kararsızlığın kıyısında çakılı kalır.
Beklemek;
bir zaman değil artık,
bir iç boşluk gibi tekrarlanan.
Bir güvercindin sen;
Pencerenin pervazına konan.
Bembeyaz tüylerinle...
Kimi zaman ürkek,
Bir kuş kanadında saklandı sevda,
ürkek bir üveyik gibi süzüldü göklerde.
Aşkı taşıyan kınalı bir kanat yeterdi oysa,
bir göç yolcusunun çitlenbik düşlerine konmaya.
Geçersin diye beklerdim sokaklarımdan,
bilmeden köşebaşlarının çıkmazda kaldığını.
Kalbinden öpecek diye şiirler yazarken.
Posta kutusuna sıkışan umutlar,
Şimdi bir özledim ki seni özlemeyi
tütsülü bir koku gibi
lavanta yapraklarına sarmalanmış.
Zamansız bir eşiğe yaslanarak
Yıldızların parıltısı,
içinde susturdukları kıyametlerin ışığıdır.
Yıldızlar konuşsaydı her gün her şeyi,
güneş gibi yakıcı, güneş gibi devasa olurlardı.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!